GüncelMakaleler

YORUM | CHP’nin ihanetleri

CHP lideri, Bozkurt Kemal olabiliyor, Dindar Kemal olabiliyor ama bir türlü Alevi Kemal, Kürt Kemal olamıyor! Olamaz da! Çünkü sınıfsal kimliğinde, mayasında yok.

Düzen ne zaman tıkansa CHP yardıma koşar. En son marifeti unutulmuş bir konuyu yani türbanı gündeme getirerek R.T.Erdoğan hükümetine koz vermektir.

Ergin Yıldızoğlu, bir süre önce Cumhuriyet’teki köşesinde (07 Mart 2022) “Kafa Karışıklığı mı, Teslimiyet mi?” başlığıyla bir makale yayınlamıştı. 6’lı Masa’nın güçlendirilmiş parlamenter sistem açıklamasını şöyle özetlemişti: “Millet İttifakı’nın güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş belgesi ya bir kafa karışıklığının ürünüdür ya da CHP’nin siyasal İslam’ın ‘pasif devrim sürecinde’ birbiri ardına verdiği tavizlerin sonunda geldiği noktada bir ‘termidor’ (değişim görüntüsü altında sürecin kazanımlarını koruma) projesine teslimiyetin…”

CHP lideri hiçbir zaman yönünü işçiye-emekçiye, sola, Kürde, Aleviye dönmemiştir. Bu kesimleri hep “cepte” görmüştür. Sol kesim, sosyalist bloklara, Kürt demokratik kamuoyu da HDP’ye yönelmiştir haklı olarak. Alevi işçi ve emekçi yığınları “artık yeter” deyip CHP’nin dayanağı olmaktan kurtulmalıdır.

CHP lideri, Bozkurt Kemal olabiliyor, Dindar Kemal olabiliyor ama bir türlü Alevi Kemal, Kürt Kemal olamıyor! Olamaz da! Çünkü sınıfsal kimliğinde, mayasında yok. CHP’nin tarihine kısaca bir göz atarsak ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. “Kurtuluş Savaşı” sürecinde, Türk ticaret burjuvazisinin ve toprak ağalarının kurduğu bu parti, her zaman Kemalist burjuva devletin, kurucu partisi olarak sınıf pozisyonu almıştır.

Okuyucunun da bildiği gibi devlet, bir sınıfın diğer sınıflar üzerindeki baskı mekanizmasıdır. CHP, Kemalist burjuvaların (komprador burjuvazi, ticaret burjuvazisi, işbirlikçi burjuvazi bürokrat burjuvazi vs.) ve toprak ağalarının (büyük toprak sahipleri, aşiret ağaları, bazı ulema kesimleri vs.) ve askerlerin kurduğu bir devlet partisidir. Bu parti kurulduğu günden itibaren, ilhakçı devletin çıkarları doğrultusunda politikalar izlemiş ve toplumu dizayn etmeye çalışmıştır.

CHP, 1924 Anayasası’yla kabul edilen “tek bayrak, tek din, tek devlet, tek dil” şiarı doğrultusunda kurumsallaşan tek devlet, tek parti faşizminin temsilcisidir. Türkçe’nin dışındaki dilleri yasaklayan, Sünni İslam’ın dışındaki inançları baskı altına alan, Osmanlı döneminde ve 1921 Anayasası’nda kabul edilen

Özerk Kürdistan’ın temsiliyet hakkını ortadan kaldıran, şovenizme, ırkçılığa ve asimilasyona bağlı eğitim ve politika izleyerek varlığını sürdürmüştür.

Alevi inancı ve diğer inançları 1925 yılında çıkardığı yasayla yasaklayan bu partidir. Ve bu yasa 12 Eylül darbesi tarafından anayasal güvenceye alınarak kalıcılaştırılmıştır.

Anayasal değişiklik olmadan Alevi inanç kurumlarına inanç özgürlüğü statüsü veremezler. AKP-MHP hükümeti ya da 6’lı Masa ittifakının Aleviler için öne sürdükleri vaatler boş vaatlerdir.

CHP tek parti faşizmi, Batı Avrupa emperyalistlerinin çıkarları doğrultusunda yasalar yapmıştır. Tek parti faşizmini gizlemek için parlamento kurmuşlardır. Türk parlamentosunun görevi kurumsal devlet faşizmini maskelemektir. Kimi dönemler başka partiler kurdurarak parlamentoya çok partili görüntü vermiştir. Bu parti içinden, Amerika yanlısı Adnan Menderes ve arkadaşları ayrılarak Demokrat Parti’yi kurmuşlardır. Avrupa yanlısı CHP’li klik, 27 Mayıs Darbesiyle Amerika yanlısı Adnan Menderes ve iki arkadaşını idam ederek tekrar iktidara gelmiştir.

’68 kuşağının dünya genelindeki devrimci dalgası Türkiye’yi de sarmıştır. ABD’nin 6. Filo’sunu denize dökecek kadar kitleselleşen gençlik hareketi kapitalist-emperyalist sistemlerin korkulu rüyası olmuştur.

Kemalist burjuvaların meclisteki temsilcisi CHP, ’71 darbesini desteklemekle yetinmemiş, darbeci generallerin talebi doğrultusunda kendi Milletvekili Nihat Erim öncülüğünde yeni bir hükümet kurmuşlardır. Nihat Erim hükümeti, çoğunluğu CHP ve Adalet Partisi’nden birçok milletvekilinin oylarıyla Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı idam etmiştir.

CHP, rejimin cankurtaranıdır!

Rejim ne zaman sıkışsa CHP yardım etmiştir. 1974 yılında, 1977 yılında ve son olarak 2002 seçimlerinde Bülent Ecevit erken seçim kararlarıyla hükümeti ”muhaliflerine” bırakmıştır. 1999 yerel seçimlerinde Mersin Belediye Başkanlığını HADEP kazanmasına rağmen görüntüde sahte solcu özünde faşist Ecevit bir kez daha MHP ve CHP ile anlaşarak devlet zoruyla belediyeyi kendisi almıştır.

Ecevit Başbakanlığı sırasında, 2002 seçimleri öncesi ABD’den Kemal Derviş’i getirip ekonomik düzenlemeleri planlatıp, yaptığı planlamaların sonucunu beklemeden en zayıf döneminde erken seçim kararı alarak AKP iktidarının yolunu açmıştır.

AKP döneminde oylanan, yurt içi ve yurt dışı işgal saldırılarının birçoğuna CHP evet demiştir.

2015 Haziran seçimlerinde % 13.5 oy alarak 81 milletvekili çıkaran HDP mecliste üçüncü parti konumuna gelmiştir. Bu durumdan AKP-MHP-CHP rahatsız olmuş ve “devletin bekası” korkusu yaşamaya başlamışlardır. AKP hükümet kuramamış, CHP ise süreci geçiştirme yöntemi izleyerek yeniden seçimlere razı olmuştur. AKP yaptığı katliamlarla, hilelerle Kasım seçimlerini kazanıp böyle muhalefete “can kurban” demiştir.

Selahattin Demirtaş liderliğindeki HDP’yi tehlike olarak gören bu üç parti anlaşarak milletvekilliği dokunulmazlığını kaldırıp, başta Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere birçok milletvekilini hapse atmıştır.

Demirtaş başta olmak üzere birçok HDP’li milletvekilini hapse gönderen CHP, 15 milletvekili vererek ırkçı, milliyetçi faşist İyi Parti’yi meclise taşımıştır. Önlenemez boyutlara ulaşan enflasyon ve hayat pahalılığı, işçi katliamları, kadın cinayetleri, işsizlik intiharları, sınır ötesi işgal saldırıları, dezenformasyon yasaları vs. ve bunlara karşı gelişen işçi eylemlerinin olduğu bir dönemde CHP yine iktidara koz vererek gündem değiştirmesine vesile olmuş, deyim yerindeyse iktidarın cankurtaranı olmuştur.

Ön plana çıkan birkaç başlıkta özetleyecek olursak;

  1. CHP, devlet ve halk ikileminde, daima devletten yana olmuştur.
  2. CHP, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idama, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve arkadaşlarını hapse göndermiştir.
  3. 1.MC, 2. MC ve AKP hükümetleri CHP ve ardılı DSP’nin ”erken seçim”leri sonucunda olmuştur.
  4. CHP, türbanı anayasal güvenceye almak için AKP’ye göz kırpmıştır.

Sonuç olarak; ülkemizde proleter hareket yarım asırlık tarihi boyunca doğru gördüğü fikirleri her türlü engele rağmen söylemekte ve savunmakta ısrar etmiştir. Küçük-burjuva devrimcilerinin dahi anti-emperyalist ve devrimci gördüğü Mustafa Kemal’in, gerçekte askeri faşist bir diktatör olduğunu, herkesin “Karaoğlan” dediği Bülent Ecevit’in, gerçekte bir “Karayılan” olduğunu, CHP’nin solculukla, demokratlıkla hiçbir alakasının olmadığını defalarca söyledik, söylemeye devam edeceğiz.

İşçi sınıfı ve Aleviler, CHP’de değil, Türkiye coğrafyasında yaşayan çeşitli milliyetlerden tüm işçi ve emekçilerin tek kurtuluşu olan proletarya partisi saflarında örgütlenmelidir. Enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, sömürü, zulüm, baskı, yasaklar, asimilasyon, cinayetler, iş kazaları, çevre ve doğa felaketleri, savaş korkuları, gelecek kaygıları vs. hepsi kapitalist-emperyalist sistemin ve onun yarı sömürgesi olan Türkiye’deki düzenin sonucudur. Bu düzen ve düzen içi partilerle, özgür bir düzen kurulamaz. Çözüm birleşik devrimci mücadelenin yükseltilmesinden geçmektedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu