Emek

Asgari ücret değil dayatılan kölece yaşamdır!

Dağ fare doğurdu lafına uygun olarak asgari ücret belirlendi. Çalışma Bakanlığı, TSİK ve Türk-İş’ten oluşan Asgari Ücret Belirleme Komisyonu 2017 için Asgari Ücret’e (AÜ) 104 lira zam yaparak, 1.404 TL olduğunu açıkladı. Açıklanan rakam 4 kişilik bir aile için belirlenen açlık sınırının (1.500 TL’ye yakın) dahi altında kalarak zekât, fitre, sadaka niyetine sefalet ücreti olduğunu da bir kez daha kanıtladı.

Asgari ücret insanca yaşama aykırıdır fakat kapitalizme, sömürücü sınıflara aykırı değildir. Ekonominin tıkırında hatta “milli gelirin” yüksek olduğunu söyleyenlerin söz konusu işçiler olduğunda “çay-simit parasına talim” nakaratına dönmesi sınıfsal karakterinin gereğidir.

Türkiye’deki uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, iş kazaları işçi sınıfı üzerindeki sömürünün boyutunu göstermektedir. Patronların işçilere “pestilinizi çıkaracağız” derken dile getirdiği işçi sınıfını iliğine kadar sömürme gerçekliğidir.

Kapitalizmde azami kârın kaynağı artı-değer sömürüsüdür. Kapitalist, artı-değer artı sömürüsünü olan çalışma saatlerini uzatarak yoğunlaştırır. Ücretleri düşürerek de azami kâr oranını yükseltir. Azami kârı, işçi ücretlerine ayrılan payı, değişen sermaye payını her defasında aşağı çekerek gerçekleştirmiştir. Asgari ücrete 100 TL zam yapılmasının başka bir anlamı yoktur. “Pestil çıkaranların” daha fazla sömürü ve daha fazla kâr elde etmesidir amaç. 

Halihazırda asgari ücretlerin en düşük olduğu ülkelerden biri TC devletidir. Asgari ücret satın alam gücü bakımından 26 OECD ülkesi içinde Türkiye 20. sırada yer alıyor. 2000 yılında 100 puan alan işçi maliyeti 2015 yılında 73 puana indi. AKP/Erdoğan döneminde işçi ücretleri 27 puan düşerken ücretle verimlilik arasındaki makas işçi sınıfı aleyhine açılmaya devam ediyor. Oysa ki TÜİK’in Avrupa standartlarına uygun olarak yaptığı yeni hesaplamaya göre yüksek gelirli bir ülke olan TC devletinde asgari ücretin de yüksek olması beklenir. Fakat durum tam tersine asgari ücret daha da geriledi. Yapılan 100TL’lik zamla birlikte asgari ücretin kişi başı milli gelire oranı 2009 yılında yüzde 46 iken 2005 yılında yüzde 38’e geriledi. Gelinen aşama TÜİK’in bir işçinin aylık yaşam maliyeti olan 1.668 TL’nin dahi altında bir asgari ücretle 6.5 milyon insanın yaşamını sürdürmek zorunda bırakılmasıdır. Rakamların günlük yaşamdaki karşılığı harcanan yoğun emeğe karşın sefalet içine yaşamın işçi sınıfına dayatılmasıdır. Yeri geldiğinde mazlumun yetimin hakkından bahsedenler gelir vergisi adı altında asgari ücretten yüzde 20 kesinti yaparak mazlumun yetimin üç kuruşuna göz dikenlerdir aynı zamanda.

1404 TL’lik asgari ücretin günlük karşılığı 3.46 kuruş, yani çay-simit parasıdır. Bunun taşıdığı anlam yoğun artı-değer sömürüsü altında kölece yaşamaya mahkûmiyettir. Bu köle yerine konma geleceği temsil eden işçi sınıfının doğasına aykırıdır. OHAL ve KHK’ları da artı-değer sömürüsünü yoğunlaştırmak için bir araç olarak kullan hâkim sınıflara karşı verilecek en iyi cevap üretim alanlarında şar tellerin indirilmesidir. İşçi sınıfına yönelen saldırılara karşı emekten gelen gücü kullanmak dışında farklı bir alternatif yoktur. Asgari ücret işçi sınıfına yönelen emeği gasp eden bir saldırı olarak, üretim alanlarından meydanlara doğru işçi sınıfının sesini yükseltmesi elzemdir. Emeğinin karşılığının ödenmesi ve insanca yaşam için 6.5 milyonun sesi olarak örgütlü gücümüzle mücadeleyi yükseltelim.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu