Emek

Çiftçiler: Hatay’da narenciye tarımı bitme noktasında

Kış mevsiminin vazgeçilmezi arasında yer alan turunçgiller, birkaç yıldır ne üreticisinin ne aracısının ne de tüketicinin yüzünü güldürüyor. Türkiye’nin turunçgil ihtiyacının yüzde 24’ünün karşılandığı Hatay’da çiftçi işi bırakma noktasında.

Kış mevsiminin vazgeçilmezi arasında yer alan turunçgiller, birkaç yıldır ne üreticisinin ne aracısının ne de tüketicinin yüzünü güldürüyor. Türkiye’nin turunçgil ihtiyacının yüzde 24’ünün karşılandığı Hatay’da çiftçi işi bırakma noktasında.

Coğrafi konumu, iklim şartları nedeniyle Türkiye’de önde gelen narenciye kentlerinden olan ve iç piyasanın yanı sıra, yurtdışına ihracatın da yapıldığı Hatay’da, üreticinin de komisyoncunun da toplayıcının da yüzü gülmüyor.

Bu yıl üreticinin 50 kuruştan verdiği mandalinayı aracı 60-70 kuruştan satışını yaparken; günde 12-13 saat çalışan toplayıcı yevmiyesi 50 TL. Gübreye, ilaca, suya zam geldiğini fakat satış fiyatının neredeyse 10 yıl önceyle aynı olduğunu belirten üreticiler, zarar ettiklerini söylüyor.

İç piyasa satışının genelde İstanbul’da olduğunu belirten komisyoncular, nakliye ücretlerinin çok fazla arttığını, ürün satışının değerinin çok altında gerçekleştiğine dikkat çekerken, bahçe işçisi ise 1 kg domatesin 6 TL olduğunu günlük 50 TL’nin ihtiyacı dahi karşılamadığını söylüyor.

Kış mevsiminin vazgeçilmezleri arasında yer alan mandalina ve portakalda hasat zamanı olan bugünlerde, yönümüzü Hatay’ın Dörtyol ve Samandağ ilçelerine çevirdik. Narenciyenin yüzleri yıl neden güldürmediğini bu işin emektarları anlattı.

Bir sene önce bir çuval gübreyi 50 TL’ye, bir kutu ilacı 10 TL’ye aldığını şimdi ise gübreyi 110, ilacı ise 20 TL’ye aldığını belirten üretici Ümit Söylemez, her şeye yüzde 100 zam geldiğini, fakat ürünlerinin yedi-sekiz yıl önceki fiyattan satıldığının altını çizdi.

Narenciye fiyatlarının artmak bir yana yıldan yıla düştüğünü vurgulayan Söylemez, “Çiftçi özellikle son beş yıldır üretim yapamıyor. Ektiğini biçemiyor. Biçtiğini ekemiyor. Tarım bitti. Yevmiyecilerin ücretini ödeyebilmek için yevmiye ile çalışıyorum” diye konuştu. Eskiden mazotun litresini 1.65 TL’ye aldıklarını şimdi ise 4.35 TL ödediklerini belirten Söylemez, “Suya zam geldi, elektriğe zam geldi ama bizim ürün satışımız hâlâ aynı. Çiftçiliği bırakacak duruma geldim” diye konuştu.

Eskiden 15-20 TL aldığı ilacı şimdi 150-200 TL aldığını söyleyen Samandağlı üretici Nejdet Ekşi de, Söylemez’in söylediklerini onaylayarak yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bunun sulaması var, işçiliği var, deposu var. Elde ettiğim kazanç masrafımı karşılamıyor. Bütün emeğimiz boşa gidiyor. Bu işi bırakma noktasına geldik.

Narenciyenin yanı sıra maydanoz üretimi de yapan Ekşi, bu sene malının elinde kaldığını; biçtiği maydanozu çöpe attığının altını çizdi. Ekşi, üreticinin de tüketicinin de kazanmadığını tarım politikasının tarımı bitirme noktasına getirdiğine vurgu yaptı.

15 yıldır üretiminden pazarlamasına dek tarım sektöründe çalışma yapan aracı Kerem Nalbant ise, tarım sektöründeki hiç kimsenin emeğinin karşılığını alamadığına dikkat çekti.

15 yıl önce sektöre başladığında mandalinanın kilogramını 50 kuruştan sattığını, aradan o kadar yıl geçmesine rağmen şu an 70 kuruşa satış yaptığını belirten Nalbant, “İlacı, suyu, elektriği, nakliyesi yüzde 100’den fazla atış gösterirken; bizim satış fiyatımız çok geride kaldı. Bu işe emek veren herkes zarar ediyor” şeklinde konuştu.

Zaman zaman ülkenin tarım devleti olduğunun vurgulandığını fakat hükümetlerin yanlış politikalarıyla tarımın bitirildiğinin altını çizen Nalbant, “Geçimini tarımdan sağlayan küçük aile çiftçilerine yeterince destek ve kredi verilmedi. Bu da hükümet kanalıyla tarımın bitirilmesine sebep oldu” dedi.

Geçen yıl tarımı desteklemek amacıyla hükümet tarafından 12 milyar dolar pay ayrıldığını hatırlatan Nalbant, aynı hükümetin tarım ürünü ithalatı için 30 milyar dolar para akıttığını belirterek devamla şöyle konuştu: “Bu da Türkiyeli çiftçilerin dış pazardaki çiftçilerle rekabet etme imkânını ortadan kaldırdı. Temel sıkıntı burada başlıyor. Hükümet kredilerle, desteklerle çiftçinin önünü açmak bir yana daha çok kapatıyor.”

Yaşamını idame ettiremeyen çiftçinin kente göçmek zorunda kaldığına dikkat çeken Nalbant, özellikle son beş yıldır genç nüfusun kente göç ettiğini, bunun da tarım politikalarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu vurguladı. Hükümetin çiftçinin güvenini kazanması gerektiğini belirten Nalbant sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümetin düzgün bir tarım politikası yok. Nasıl politikasızlıkla tarımı bitiriyorlarsa; bölge kentlerinde de aynı politikasızlıkla hayvancılığı bitiriyorlar. Giderlerini karşılayamayan üretici mecbur göç ediyor. Sonra da eti ithal ediyoruz, meyve sebzeyi ithal ediyoruz.

Çiftçinin işini severek yapması için emeğinin karşılığını alması gerektiğini söyleyen Samandağ Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı da, çiftçinin girdisinin artmasına rağmen kazancının yükselmediğine ilişkin görüşleri paylaştı.

Tarımın bilimsel yöntemlerle yapılması gerektiğini söyleyen Kamacı, “Geldiğimiz noktada üretici kazanmıyor, aracı kazanmıyor, satıcı kazanmıyor. Alıcı fiyatlardan yakınıyor. Bunu çözümü vatandaşın gelirini artırmaktan geçer. Asgari ücretin 1600 TL olduğu bir ülkede alım gücü elbette olmayacaktır” dedi.

Hükümetin dışa bağımlılıktan kurtulması gerektiğine de vurgu yapan Kamacı, yerli üretim ve tüketimin bu noktada önemli olduğunu söyledi.

Türkiye’de örgütlenme modelinin değişmesi gerektiğinin altını çizen Kamacı, devamla şunları kaydetti:

Çiftçi sulamaya üye oluyor, odaya üye oluyor. Her yere üye oluyor. Hepsine de para ödüyor. Bu yanlıştır. Mevcut örgütlenmeler çiftçi sorunlarını çözen örgütlenmeler değildir. Kooperatifin görevi pazarlama yapmak değildir. Sorunların tartışıldığı, çözüm bulunduğu yerdir. Bütün çiftçi örgütleri tek bir çatı altında toplanmalıdır. Ve Tarım Bakanlığı ile koordineli çalışmalıdır.

Üreticisi, satıcısı dertli de sabahın 4’ünde, gün ağarmadan tarlalara giden toplayıcı dertli olmaz mı? Hatay’ın Dörtyol ilçesinde halkın çoğunluğu, geçimini narenciyeden sağlıyor.

Biz de hasat zamanında narenciye bahçelerinin emekçileriyle görüştük. 17 yaşındaki Adile Taşar’la bahçede kesim yaparken konuştuk. Hem işini yaptı, hem sorunlarını paylaştı.

Şırnaklı olan Taşar, üç yıl önce ailesiyle birlikte Dörtyol’a gelmiş. Kendi isteği ile okula devam etmeyen Taşar, çalışmaya başladıktan sonra pişman olduğunu söyledi. Çalışma şartlarının zor olduğunu dile getiren Taşar, “Sabahın 4’ünde kalkıyoruz çalışmaya. Yağmur yağdığında çok sıkıntı yaşıyoruz. Ama ailemin geçimi için mecburum” diye konuştu.

Sivaslı olan Ümmühan Mağaralı, uzun yıllardır Dörtyol’da yaşıyor. Yıllar önce eşini kaybeden Mağaralı, narenciye bahçelerinde çalışarak yaşamını sürdürüyor. Elektrik, su, yiyeceğe her şeye zam geldiğini fakat yevmiyelerinin düşük olduğunu vurgulayan Mağaralı, “Yevmiye 59 TL. Yiyeceğe mi harcayalım elektrik suya mı? Geçinemiyoruz” şeklinde konuştu.

Kaynak: Ahval

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu