Güncel

SÖYLEŞİ | Yaratan: “Kızıldere’nin Direniş Mirası, Tek Paydaş Olmamakla Beraber Ruhunu BMG Ve Birleşik Devrim Pratiğinde Bulmuştur”

Özgür Gelecek gazetesi olarak 4 Şubat’ta kuruluşunu ilan eden Birleşik Mücadele Güçleri bileşeni Devrimci Parti MYK üyesi Murat Pircan Yaratan’la Kızıldere’yi, 71 çıkışını, o dönem açığa çıkan devrimci dayanışma ve bunun günümüzde birleşik mücadele ile bağını ele alan bir söyleşi gerçekleştirdik.

Türkiye ve T. Kürdistanı mücadele tarihinde önemli yer kaplayan Kızıldere direnişi, 49. yılında sınıf mücadelesine ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak 4 Şubat’ta kuruluşunu ilan eden Birleşik Mücadele Güçleri bileşeni Devrimci Parti MYK üyesi Murat Pircan Yaratan’la Kızıldere’yi, 71 çıkışını, o dönem açığa çıkan devrimci dayanışma ve bunun günümüzde birleşik mücadele ile bağını ele alan bir söyleşi gerçekleştirdik.

Yaratan sorularımıza yanıt verirken, “Birleşik Mücadele Güçleri, Kızıldere birliğidir”, “Kızıldere’nin direniş mirası tek paydaş olmamakla beraber ruhunu BMG ve birleşik devrim pratiğinde bulmuştur. Kızıldere birliği bugün Birleşik Mücadele Güçleridir!” sözleriyle Kızıldere direnişinin BMG’nin güncel bağına dair önemli vurgularda bulundu.

Türkiye’de bugünkü devrimci hareketin kökleri 68 dönemi ve 71 çıkışına dayanıyor esas olarak. 71 cuntasıyla birlikte ortaya çıkan sıkıyönetim ve baskı ortamına karşı direnişi geliştiren güçler 71 çıkışına imza attılar. Kısaca döneme ilişkin neler söylersiniz, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sadece Türkiye’de değil uluslararası devrimci hareket için birçok kopuşun yaşandığı bir sürece ışık tutmaya çalışıyoruz. Çin, Vietnam ve Küba devrimlerinin, devrimciler üzerinde yarattığı etki aynı zamanda Sovyetlerin bir güç olarak ortada durduğu bir dönemde emperyalizmin bu denklem içerisinde bunalım sürecini yaşadığını söyleyebiliriz.

Devrimcilerin hem moral hem ideolojik üstünlüğünü elinde tuttuğu bu itkiyi arkasına aldığı bir süreç içerisinden gelişen dünya gençlik hareketinden bağımsız olmayan bir harekettir, Türkiye’de 68 hareketi. Emperyalizmin tüm ajandasını, kendi ekonomik bunalımını aşmaya çalıştığı ve her ülkede yankılanan sosyalizm ve ulusal bağımsızlık sloganlarının sesini kısmak için harekete geçirdiğini görüyoruz. Kopuşun kendisini sıkıyönetimle eşlemeden değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Sıkıyönetim dönemine giderken tek düze bir denklem kurmak doğru değil elbette. Bunalım dönemine uygun burjuvazinin re-organizasyonu, ordu içindeki gelişen anti-Amerikancı kanadı tasfiye etmek ve gelişen sınıf mücadelesini boğmak temelinden değerlendirebiliriz.

Devrimciler için sıkıyönetime dair şöyle bir ek yapabiliriz; demokratik mücadele araçlarının engellenmesi devrimcilerin kopuşunu hızlandırmıştır denenebilinir lakin ona endekslenemez. Kopuşun altından ciddi bir külliyat, irade beyanı ve devrim stratejisi olduğunu görmezden gelemeyiz. 68 dönemi ve 71 Atılımı arasında doğrusal bir ilişki olduğunu söylemek doğru olmaz. Doğrusal bir gidişattan ziyade sıçrama ve kopuşlar ile gelişen, değişen ve büyüyen bir hareket olduğunu söylersek daha doğru olur. Çünkü bir anlamda 71 atılımı dönemin egemen söylemlerine karşı bir itirazı yeni bir mecraya işaret eden ve yeni iddiaları ortaya koyan bir yerde durmaktadır.

Devlet-Devrim tartışmaları bağlamında iktidar hedefini ve buna uygun bir hazırlık ve konumlanmayı birincil düzeyde önem vermiştir.

71 devrimci çıkışında dönemin öne çıkan devrimciler olarak Deniz, Mahir ve İbrahim Kaypakkaya’nın sisteme radikal bir çıkışı söz konusu. Aynı zamanda da güçlü bir birleşik mücadele, devrimci dayanışma söz konusu… Bunu nasıl okuyorsunuz?

Sistemden tamamen koparak ilerleyen ve gelişen bir süreçten Türkiyeli sosyalistlerin etkilenmemesi mümkün değildir.

Filistin direnişi ve Vietnam devrimi gözler önündeyken 68’in “çiçek çocukları” salt bir gençlik hareketi olarak kendini var edemezdi. 68 gençlik hareketi bizim için Türkiye devrimci hareketinin tarihinin en kritik süreçlerini yaratmış, bugün sosyalist hareketler konumlarını 71 kopuşunu görerek sürdürmektedir. Birbirinden farklı yol haritaları ve teorik açılımlar yapsa da Dev-Genç içinden çıkan üç siyasal hareketin birbirine değmemesi mümkün olamazdı. Üniversite kampüslerinde başlayan ilişkiler, gençlik kurultaylarından, kongrelerine sürdü birbirini etkileyerek ve belki de ittirerek sistemden tam kopuşlarını gerçekleştirdiler.

Üç hareketin kadroları köylerde, kırlarda, metropollerde hücrelerde yan yana geldiler. Mahkemelerde yan yana geldiler, hapishanede beraber voltaya çıkıp beraber tünel kazdılar. Yani Kızıldere’ye giden süreç bir anda gelişmedi bu maya devrimci hareketimizin tarihinde an be an mayalanmış ve tutmuştur.
Günümüz koşullarının devrimci demokratik ve yurtsever güçlere baskı ve şiddet bağlamında belli yanlarıyla 71 sıkıyönetim koşullarına benzediğini söyleyebilir miyiz? Siz bu dönemi nasıl okuyorsunuz?
Elbette sıkıyönetim ve verili durumdaki faşist ittifakın zor ve baskıyla kurduğu ilişki benzeyebilir fakat temel ayrışma noktaları mevcuttur.

Askeri sıkıyönetim koşulları ve faşizmi birbirinden ayrı değerlendirmek zorundayız. Sıkıyönetim döneminden ziyade 68 gençliğini 71 kopuşuna götüren süreçle bugünkü süreçte benzerlikleri açığa çıkartmak gerekir. Emperyalizmin küresel krizi ve bir direniş dalgasının benzerliklerini görebiliriz. Aynı zamanda uluslararası devrimci hareketin moral değer ürettikleri devrimler çağının içinde serpilmiştir 68 hareketi.

Küba ve Vietnam gibi muazzam bir moral, Filistin gibi direniş öğretmeni gözler önündedir. Bunalım dönemine karşın halk ülkede gençlik ve sınıf hareketlerinin hareketli olduğunu görebiliriz. İşte burada benzerlikler gözümüze çarpmaktadır. Bunalım dönemlerine çözüm olarak ortaya çıkan neo-liberalizmin içine girdiği krizin içerisinde yaşıyoruz. Pandemi ile birlikte sistem yaralarını onarması için gerekli ortam yaratabilir diye düşünürken her ülkede insanlar maskesini takıp sokakta militan mücadelenin ateşine atlıyorlar.

Sokaklar dinamik bir güç olarak kendini var ederken, bu dönemde moral değerlerimiz açısından Rojava ehemmiyetli bir yerde durmaktadır. Sadece moral değer olarak değil sınırlarımızın yanı başından enternasyonalizmin Türkiye sosyalist hareketi için bir turnusolu olarak, Rojava’yı görmekteyiz. İşgalciliğe ve sömürgeciliğe karşı direnişin, uluslararası devrimci hareketin yüzünü döndüğü, elini uzattığı ve direnişi can siperane savunduğunu söyleyebiliriz.

Yani yeni Kızılderelerin yaratılacağı ve hatta yaratıldığı yaşandığı bir dönemden geçiyoruz.

BMG olarak devrimci-sosyalist güçler ile Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi olarak birleşik mücadele temelinde bir mücadele yürütüyorsunuz. 30 Mart’ta Mahir Çayan ve yoldaşlarının devrimci dayanışmaya dair duruşu ve pratiğini BMG nasıl görüyor? Önümüzdeki dönemde ne tür çalışmalarınız olacak?

Birleşik Mücadele Güçleri (BMG)’nin ne olduğuna dair birçok soru alıyoruz ama ne olduğumuza dair en berrak cevaplardan biri şudur; Birleşik Mücadele Güçleri, Kızıldere birliğidir.

BMG, sosyalist hareketimizin kutup yıldızları olan Mahir’i, Deniz’i, İbo’yu, Mazlum’u herkes gibi sahiplendiği gibi solun bir kısmından daha hakiki bir sahiplenme içerisindedir. İkonlaşmış, masumlaştırılmış öncüllerimizin direnişlerini, sistemden kopuş pratiklerini ve sistemi tüm kurumları ile karşısına alan tavırlarının arkasında duruyoruz.

Bizleri yan yana getiren en önemli etken önderlerimizin fikirleri ve pratiklerinin içini boşaltarak sahiplenmekten öte onların bayraktarlığını yapma irademizdir. Kızıldere’nin direniş mirası tek paydaş olmamakla beraber ruhunu BMG ve birleşik devrim pratiğinde bulmuştur.

Kızıldere birliği bugün Birleşik Mücadele Güçleridir! Bugün idam sehpasına korkusuzca yürüyen Denizlerin devamcıları, Denizleri kurtarmak için Kızıldere direnişini yaratan Mahirlerin, ser verip sır vermeyen Kaypakkaya’nın devamcıları, Newroz’da direnişin ateşi olan Mazlumların yoldaşlarını yan yana getirmeye başarmamız Birleşik Mücadele Güçleri’nin mayasının ne kadar kuvvetli olduğunu göstermektedir.

BMG bu tarihsel deneyim ve tecrübe ışığında stratejik hedeflerine uygun bir konumla içerisinde Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halkların zulmün hakimiyetinden kopuşu için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirecek, iddiaları ile pratiği arasında tutarlı bir hat çizerek hedeflerine ulaşacağını düşünüyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu