GüncelMakaleler

RÖPORTAJ | “19 Aralık, Bir Devlet Operasyonuydu!”

"Bu bir devlet operasyonuydu. Bu da bütün iktidarlarla ilintilidir. Dünden bugün de iktidar fark etmeksizin bu operasyonların sürdüğünü net söyleyebiliriz. AKP’de bunu devam ettiriyor"

19 Aralık 2000 tarihinde “Hayata Dönüş” adıyla hapishanelere yapılan katliam saldırısının 10. yılında Av. Güçlü Sevimli tarafından çıkarılan “Hayata Dönüş Operasyonu Koğuş’tan Hücrelere” kitabın katliamın 22. yılında yeniden basılması üzerine ve aynı zamanda katliam davasını da takip eden Sevimli ile bir röportaj yaptık.

Sevimli, sorularımıza yanıt verirken kitabı neden yeniden çıkardığını, katliam davalarındaki son durumu aktardı ve hapishanelerdeki mevcut durumuna dair değerlendirmeler yaptı.

– 2010’da basılan “Hayata Dönüş Operasyonu Koğuş’tan Hücrelere” isimli kitap yeni belgeler eklenerek yeniden basıldı. Kitapta nasıl bir değişiklik oldu, neler güncellendi?

– Bu kitabın birinci baskısını Aralık 2010 tarihinde Çağdaş Hukukçular Derneği yayınlarından çıkarmıştık. Kitabını çıkartmanın temel sebebi, o dönem itibariyle 19 Aralık operasyonlarıyla ilgili gerçeklerin, bilgilerin, belgelerin herkes tarafından bilinmesini, duyulmasını sağlamaktı. 2010 yılında kitabı bu nedenle çıkarttım. Sonrasında ise aradan geçen zaman içerisinde 19 Aralık operasyonlarıyla ilgili pek çok yeni bilgi ve belge ortaya çıktı. Oysa kitabı yazdığımda son derece az sayıda bilgi ve belge vardı.

Daha doğrusu şöyle ifade edeyim; günümüzle kıyasladığımızda 2010 tarihinde bugüne göre operasyonla ilgili çok daha az bilgi ve belge vardı. Ama gene de o dönem elimizde olan belgeler de önemliydi.

Mesela şöyle örnek vereyim; ben kitabı yazdığımda ve Aralık 2010 tarihinde ilk baskısı yayımlandığında, bugün 12. yılına giren Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Bayrampaşa Cezaevi ile ilgili olan dava yani askerlerin sanık olarak yargılandığı dava daha yeni açılmıştı. Daha duruşması bile görülmemişti. Bu bakımdan geçen 12 yıllık süreç içerisinde pek çok önemli bilgi ve belgenin ortaya çıkması bende bu belgelerin tekrar kamuoyunun bilgisine derli toplu bir şekilde sunulması gerektiği yönünde bir kanı oluşturdu.

Bir de diğer taraftan yıl 2022, operasyon 2000 tarihinde yapıldı ve arada 22 sene geçti. Operasyon yapıldığı gün doğan çocuklar bugün 22 yaşına geldi. Bu anlamda pek çok kişi, hatta hukukçu veya avukat zaman olgusundan kaynaklı bu operasyonu bilmiyor bile. Tabi ki hep operasyon hep gündemde kaldı ama aradan 22 yılda geçtiği için artık bir kez daha kitabın ikinci baskısını yapmak suretiyle hem operasyonu tekrar hatırlatmak hem operasyon kapsamında çıkan yeni bilgi ve belgeleri kamuoyunun bilgisine sunma gerekliliği hissettik.

 

“Üst rütbeli generaller, bürokrasideki kişiler, siyasiler yargı dışında tutuluyor”

– 19 Aralık katliamıyla süren davalar ne durumda, elimizde ne var?

– 19 Aralık operasyonlarından sonra çeşitli davalar açıldı. Bugün hala sürmekte olan Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Bayrampaşa Cezaevi’ne müdahalede yer alan askerlerin sanık olarak yargılandığı dava mevcut. Bu dava öncesinde başka davalar da görüldü. Fakat bu davaların önemli bir kısmı operasyonlardan sağ kurtulabilen tutsakların sanık olarak yargılandığı davalardı.

Operasyonlarda yer alan askerlerin sanık olarak yargılandığı çok az sayıda dava oldu. En son Ümraniye Hapishanesi ile ilgili olan dava devam ediyordu. O dava da üç sene önce sonuçlandı ve maalesef yargılanan askerlerin tamamı hakkında “delil yetersizliğinden” beraat kararı verildi. Kararı İstinaf’a taşıdık ama İstinaf da beraatı onadı. Şu an bu dava Yargıtay’da.

Bugün elimizde devam eden tek dava az önce belirttiğim Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren dava. Bu davanın yeni duruşması 26 Ocak 2023’te. Bu dava, diğer davalara göre biraz daha “hukuka uygun” olarak sürdü diyebilirim. Mahkemedeki son heyet diğer heyetlere nazaran yargılanmayı daha “hukuki” sürdüren, bizim taleplerimizi kabul eden, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması noktasında çaba harcayan bir yerde duruyor gibi. Bu açıdan kayda değer bir şey.

Bu dava kapsamında bugüne kadar yargılanan askerlerin bir kısmı er, bir kısmı ise rütbeli asker. Rütbeli askerlerde Ankara Jandarma Özel Asayiş Birimi askerleri ve operasyonlara katıldıklarını, tutsaklara müdahaleyi gerçekleştiren askerler olduklarını bildiğimiz askerler.

Zaten operasyon planına göre de bu birlik askerleri, Bayrampaşa Hapishanesi’ndeki operasyonları gerçekleştirmiş. Bayrampaşa’daki tutsakların ölümünden bu askerlerin sorumlu olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu bizim için yeterli değil tabi ki. Operasyonlardaki üst rütbeli generaller, bürokrasideki kişiler, siyasiler bugün operasyonun 22. yılında hala yargı dışında tutulmakta. Bunlar hakkında herhangi bir soruşturma veya dava açılmış değil. Biz bunların yargılanması için defalarca girişimde bulunduk ama maalesef hiçbirinde olumlu bir sonuç çıkmadı. Bu kişiler yıllar sonra ancak tanık olarak yargılanmalara dahil edildiler.

Sanık olması gereken dönemin üst rütbeli askerleri ancak tanık oldular davalarda. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman, İstanbul İl Jandarma Komutanı Halil İbrahim Tüysüz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı’nda çalışan Albay Ali Aydın bunların hemen hepsi tanık olarak dinlendi. İki celse önce dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun dinlendi.

Davda bütün deliller toplandı neredeyse. Tufan Harekât Planı olarak bilinen operasyon planı, 2011’de dava dosyalarına dahil edilmişti. Şu an dava kapsamında iki eksik nokta var. Biri Sadettin Tantan’ın dilenmesi. Diğeri ise bizim talebimiz doğrultusunda Milli Güvenlik Kurulu’na bir yazı yazılmıştı.

Aslında bu operasyonlarla ilgili önemli bilgi ve belgelerin önemli bir kısmı bu dava ile açığa çıktı.

Aradan 22 sene geçti ve artık zaman aşımı söz konusu. Şunu net ifade edeyim; Yaralama, kötü muamele gibi suçların hepsi zaten çoktan zaman aşımına girdi. Geriye bir tek kasten öldürme suçu kaldı. Yani ölümlerle ilgi olan tek suç kaldı ve o da zaten zaman aşımına girme noktasında neredeyse. Bu açıdan kritik bir noktadayız. Yani bu dava için bir cezasızlık riski mevcut diyebiliriz. Türkiye’de uzun zamandır siyasi davalarda, katliam davalarında taktik bir uygulama haline gelen cezasızlık içeren zaman aşımı bu dava için de uygulanabilir.

 Dünden bugüne operasyonlar sürüyor!

– O günden bugüne hapishanelerin durumu hakkında neler söylemek istersiniz?

– Zaten 19 Aralık operasyonlarının temel amacı yapımı bitmiş olan F Tipi Hapishaneleri yürürlüğe sokmaktı. Bir başka ifade ile bir bütün olarak ülkedeki ceza infaz modelini değiştirmek için gerçekleşti Hayata Dönüş Operasyonları. F Tipleri ile koğuş sitemini kaldırıp yerine hücre sistemi, izolasyon sistemini yapmak istediler ve yapıldı. Operasyonlar biter bitmez, 22 Aralık akşamı bütün siyasi tutsaklar, F tiplerine sevk edildi ve bu tarihten itibaren F Tipi infaz modeline resmen geçildi. Bugün de halen bu infaz modeli içerisindeyiz.

Siyasilerle başlayan bu süreç artık adli hükümlüleri de kapsamakta. Bütün hapishaneler F tipi olmasa bile, infaz sitemi F Tipi’dir. Yani mevzu mekânın ötesinde infazın gerçekleştiği mantık, sitem, perspektif F Tipi olarak yürürlükte.

Son yollarda izolasyon temelinde gerçekleşen F Tipi infaz modeli ile birlikte Kampüs Cezaevi modeli yürürlükte. Hem siyasi hem de adliler için geçerli bu sistem. Hayat Dönüş Operasyonlarının temel amacı ve sebebi buydu. Bundan kaynaklı çok önemli. Sadece 2000 yılında spesifik olarak yapılmış bir operasyon değil. Bugün ve bundan sonraki infaz modelinin hayata geçmesinin temelini oluşturdu bu operasyonlar. Kısaca bu operasyonlarla infaz modeli değiştirildi. Yeni bir infaz modeline topyekûn geçildi ve o infaz modeli de hala yürürlükte.

Bugün zaten F Tipi, T Tipi, Kampüs Tipi Hapishanelere baktığımızda son derece hukuka aykırı uygulamaların yapıldığını, hak ihlallerin sürekli bir pratik hale geldiğini net bir şekilde görüyoruz. Hukuken keyfiyetin had safhada olduğunu görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında; Hayata Dönüş Operasyonları ile gerçekleştirilmesi düşünülen hedefin ciddi manada devlet tarafından bugün aynı şekilde devam ettirildiğini görüyoruz.

Operasyon yapıldığında şu an iktidarda olan parti iktidarda değildi. O dönem DSP, MHP ve ANAP koalisyonu vardı. Operasyonun arkasındaki hükümet bu koalisyondu. Fakat bu hapishanelerdeki inanılmaz boyutta varan hak ihlalleri ve uygulamalar AKP’nin de bu operasyonların bir parçası, devamcısı niteliğinde olduğunu ortaya koymakta. Bunun devamcısı oldular yani.

Operasyonların mimarlarından biri olan Ali Suat Ertosun’a 2004 senesinde AKP hükümetinin Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından operasyonlar nedeniyle “üstün hizmet” madalyası vermişti. Yani bu bir devlet operasyonuydu. Bu da bütün iktidarlarla ilintilidir. Dünden bugün de iktidar fark etmeksizin bu operasyonların sürdüğünü net söyleyebiliriz. AKP’de bunu devam ettiriyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu