DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Şubat’ta yanar yüreğim: ZABEL YESAYAN

Zabel Yesayan, usta kalemi kadar kendini kadın özgürlük mücadelesine adamış güçlü bir Ermeni kadın yüreğidir. Yazılarında kadın hakları ve kadınların toplumsal yaşamdaki konumlarına, mücadelelerine ağırlık verir.

4 Şubat 1978’de dünyaya gelen Zabel Yesayan, bir soykırım tanığı olduğu gibi şans eseri soykırım kurbanı olmaktan kurtulan kadın özgürlük mücadelesinin öncülerinden biridir. Mücadele yaşamında kendisinin “Defne yapraklı taçlardan çok dikenlerin beklediğini” bilerek yaşar ve çalışır. Vasat bir yazar olmayı asla kabul etmeden yazar. İnandığı hakikatler uğruna büyük bedeller ödemekten çekinmeyen Zabel Yesayan aynı zamanda Ermeni edebiyatının unutulmaz kalemi, usta bir çevirmeni, ünlü bir romancısı, güçlü bir deneme yazarıdır.

Usta kalemi kadar kendini kadın özgürlük mücadelesine adamış güçlü bir Ermeni kadın yüreğidir. Yazılarında kadın hakları ve kadınların toplumsal yaşamdaki konumlarına, mücadelelerine ağırlık verir. Eğitimde fırsat eşitlenmesiyle kadınların özgürleşeceğine inanmaz. Kadınların özgürleşmesi için tüm sistemin değişmesi gerektiğini savunur. Erkek egemen sisteme, gericiliğe ve zorbalığa karşı hem kalemiyle hem de mücadelesiyle başkaldırır. Hikayeleri emekçi sınıfların hikayesi olur.

İstanbul-Üsküdar’da doğan ve gençlik dünyasının ilk yıllarını edebiyatla zenginleştiren Zabel, Paris’e gider. Sorbonne’da edebiyat ve felsefe eğitimi alır. Belli bir süre Fransız romantizm akımının etkisi altında kalır. Ancak kendisine özgü bakış açısını ve üslubunu yaratmaktan geri durmaz. Ermeni edebiyatına büyük eserler sunar. Birçok edebiyat dergisi için kısa öyküler ve edebi makaleler kaleme alır. Fransızca’dan Ermenice’ye çeşitli makaleler çevirir. Yazıları Fransız ve Ermeni dergi ve gazetelerde yayımlanır.

1908’de Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte ülkesine geri döner. Jön Türklerin özgürlük ve yenilik adına hiçbir şey yapmadıklarını, hiçbir şeyin değişmediğini hatta daha da kötüye gittiğini görür. İttihat Terakki cellatlarının öncülüğünde 1909 yılında Adana’da (Kilikya) 30 binin üzerinde savunmasız Ermeni katledilir. Zabel Yesayan bizzat Adana’da yaşanan katliamı yerinde gözlemleyip araştırmalarda bulunur. Yaşanan acıları anlatmakta, katliamı tanımlamakta, kelimeler bulmakta zorlanır. “Yıkıntılar Arasında” kitabıyla yeraltı gibi yer üstünün de nasıl bir mezarlığa çevrildiğini anlatır. Kan ve ateşle aklını yitiren insanların yaşadığı felaketi anlatmaya çalışırken dünya görüşünde ve yazarlık yaşamında ciddi bir dönüm noktasını yaşar.

Soykırımın ilk Ermeni aydınlarının listesinde yer alan Zabel Yeseyan bir Osmanlı kadını kılığına girerek Bulgaristan’a kaçmak zorunda kalır. Fransa’ya geçer ve sonra Bakü’ye yerleşir. Soykırımın yüreğinde yarattığı acıları kaleme alır. Bakü’den ayrılır ve Ortadoğu’nun dört bir yanına dağılmış Ermeni yetim çocuklarına yardım etmek için gönüllü çalışmalar yürütür. Binlerce Ermeni çocuğun hayatını kurtarır.

Edebiyatı, Ermeni halkını birleştirecek etkili bir güç olarak görür. “Edebiyatı dört bir yana dağılmış halkımızı birarada tutacak en güçlü bağ görmenin ve buna göre hareket etmenin zamanı geldi” diye yazar. 1933 yılında Ermenistan’a yerleşen Zabel Yesayan yaşamı boyunca şiirler, romanlar, öyküler tiyatro oyunları yazmaktan bir an olsun geri durmaz. Hakikatin ve umudun sesi, adaletin ve vicdanın çarpan yüreği olur.

Daha o zamanlarda, günümüzde Artsakh’ın (Karabağ) dört bir yandan kırım kuşatması altında olduğunu görür şöyle yazar: “Bütün Ermeni halkı tehlike altında ve öncelikli sorun, bu halkın fiziksel varlığını korumaktır.”

O Ermenilerin “en siyasi lideri”ydi.

Ölümsüz anısı önünde bir kez daha eğiliyoruz. Anısı ve mücadelesi kadın kurtuluş mücadelesinde yaşıyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu