DerlediklerimizGüncel

Nubar OZANYAN | Ah Anuş!

"Bedenlerini özgürlük ateşine ve eylemine çeviren Rûken ve Sara arkadaşların hatıralarına bağlılıkla ve minnetle Rûken, Sara ve Anuş’u anıyoruz. Yaşamda dürüst söz ve sevgi Anuş, Rûken, Sara ve Jîna Amînî ile gerçekleşecektir."

Ermeni yazar Hovhannes Tumanyan’ın lirik şiirinin kahramanıdır Anuş. Şiirin kahramanı Anuş’un sevgilisi kardeşi tarafından öldürülünce delirir. Anuş, aşk ve sevginin tatlı dili olarak Ermeni genç kadınlarının ismi olur. Ermenistan’da ve Ermeni halkında sevginin yaygın bir ismidir. Her Ermeni kadını biraz Anuş’tur.

Sevginin “Anuş” ismi bugünlerde Ermenistan’ın yaşadığı sancılı ve sıkıntılı dönemde, hüznün ve acının ismi oldu. Ermenistan dört taraftan ciddi düşman kuşatması altında. DAEŞ’leşen işgal saldırıları durmak bilmiyor. On binlerce Azerbaycan ve Türk askeri sınıra yığınak yapıyor.

Bu kuşatma ve işgal saldırısı karşısında Ermeni halkı artık ne tiyatrosunu seyredebiliyor ne müzikalini izleyebiliyor ne şiirini okuyabiliyor ne de müziğini rahat dinleyebiliyor. Her sevincin ve sevginin içinde artık acılı bir Anuş var. Bugün Hayastan’da gençler eğlenceli düğün yapamıyor. Yapmıyor. Hüzün ve acı, ülkenin her tarafında gizli bir işgal korkusu gibi dolaşıyor.

36 yaşındaki Ermenistan kadın askeri Anuş Apetayan, topraklarını korumak savunmak amacıyla askeri görevini yapar. Bir gün aklını ve insanlığını yitirmiş, vicdanını kanla kirletmiş soykırımcı Azerbaycan faşistlerinin eline tutsak düşeceğini öngörse nasıl bir hazırlık yapar ve nasıl bir tutum sergilerdi bilemeyiz. Ancak teslim olmayacağı aşikardı. Anuş tıpkı soykırıma uğramış Ermeni genç kadınları gibi uçurumların dipsiz derinliğine, Fırat’ın kara sularına kendini bırakır ama kirli ve kanlı DAİŞ faşist çetelerinin eline bırakmazdı.
Parça parça koparılan, dilim dilim kesilen sadece Anuş’un bedeni değildi. Tecavüz edilen sadece teni ve ruhu değildi. Tarihten günümüze dek gelen ekmek, şarap ve gülden başka bir şey üretmeyen; taş, demir, bakır ve tuncu ustaca işlemekten usanmayanları yok edip, Ermeni halkının onurunu da kirletmek istediler. Sanat, özgürlük ve yaratıcılık olan Ermeni kadın aklını da yok etmek istediler.

Anuş, utanç verici işkenceler karşısında direndi. Yaşadıklarının bir benzerini Ermeni halkı, tarihin soykırım izlerine basarak günümüze dek görmektedir. Derisi yüzülüp üzerine yağ dökülerek yakılan, gözleri oyulan, göğsüne sıcak demir basılan, ayaklarına nal çakılan, kılıçla çocuk bedeni ikiye bölünen görüntüler ne hafızalardan silindi ne de ortadan yok oldu. Dünün Sultan Abdulhamid’inin, Enver-Talat-Cemallerinin yerini ve eğitimini bugün Erdoğan-Bahçeli ve Aliyevler almıştır.

Diktatörlükle yönetilen ülkelerde zulüm ve yıkım karşısında kadının başı eğdirildiğinde toplumun tümüyle çökeceği açıktır. Bundandır ki, önce Ermeni Anuş’un, önce Kürt Barin’in, önce Êzîdî kadının başı eğdirilmek istendi. Toplum iradesiz, geleceksiz bırakılmak istendi. Ancak nafile! Nasıl ki Zîlan, Berîtan, Saralar Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin iradesi, ruhu, yüreği ve öncüsü oldu aynı şekilde Anuş da Ermeni özgürlük mücadelesinin baş eğdirilemeyen iradesi aklı ve direnci olacaktır.

Ermeni kadın özgürlük mücadelesinde “GİN-GYANK-AZADUTYUN” (KADIN-YAŞAM-ÖZGÜRLÜK) şiarı temel bir felsefe olmuştur. Anuş, Sose Mayriglerin Zeytun direnişinin öncüsü Alis Manukyanların geleneğini sürdürmüştür. Tarihi Ermenistan topraklarında ilk kadın direniş birliğini-ordusunu Mariam Çilingirian kurar. Mariam Çilingirian Urfa’da doğdu. Yeğisabet Najarian, Sultan Simyan ve Hanem Ketenciyan ile ilk kadın gerilla birliğini kurdular.

Sultan Hamid’in kurduğu çete ordusu olan Hamidiye Alayları, Ermenistan ve Kürdistan topraklarında haraç ve ganimet toplar, kadın ve çocuk kaçırıp katliam ve tecavüzler gerçekleştirir. Ermenilerin katlinin sevap, kadınlarının da cariye olarak alınmasının helal kılındığı bir dönemde Ermeni halkının kurduğu özsavunma birlikleri kırılma aşamasına gelindiğinde bir feminist olan Mariam Çilingiryan eşleri katledilen kadınları bir araya getirip bir kadın özgürlük ordusu kurar. Kadınlar, katledilen eşlerinin elbiselerini giyerek silahlanır. Yüzlerini puşilerle kapatır. Kanlarının son damlasına kadar savaşan bu özgürlük ordusunun kadın savaşçıları cephaneleri bitince teslim olmamak için kalan son kurşunlarını başlarına sıkarak feda eylemi gerçekleştirirler.

Sonuna kadar direnen kadın fedaileri, Osmanlı ordu komutanları merak ederler. Yüzleri puşiyle örtülü olanların kadın olduklarını öğrenince şaşkınlığa düşerler.

Şimdi Mariamların direniş ve savaş geleneği Anuş ve isimsiz Ermeni kadınların iradesinde yaşamaktadır.
Bedenlerini özgürlük ateşine ve eylemine çeviren Rûken ve Sara arkadaşların hatıralarına bağlılıkla ve minnetle Rûken, Sara ve Anuş’u anıyoruz.

Yaşamda dürüst söz ve sevgi Anuş, Rûken, Sara ve Jîna Amînî ile gerçekleşecektir.

Yenin Özgür Politika 4 Ekim 2022

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu