EmekGüncelMakaleler

EMEK | Emeğin Yapısal Krizine Dair Bir Tartışma!(1/3)

"Bugün bütün dünyada artan işsizlik oranları, güvencesizlik, istikrarsız, hızlı iş değiştirme ve iş cinayetleri; düşük ücretler, sendikasızlaşma ve taşeronlaşma gibi sorunlarla emek hareketi büyük bir kriz içindedir"

Bugün bütün dünyada artan işsizlik oranları, güvencesizlik, istikrarsız, hızlı iş değiştirme ve iş cinayetleri; düşük ücretler, sendikasızlaşma ve taşeronlaşma gibi sorunlarla emek hareketi büyük bir kriz içindedir.

Türkiye’de bu krizden nasibini almış, emek hareketinin bütün dünyada görülen sorunlarına coğrafyamıza özgü problemler de eklenmiştir.

Emek, işçi sınıfı, işçi hareketleri ve sendikalar 1950’lerle birlikte tüm dünyada “altın çağlarını” yaşamaya başladılar.

1929 krizinin aşılmasında, Keynesyen iktisat politikaları piyasadaki talebi canlandırmak için tam istihdam politikası takip etmeyi ve ücretlilerin haklarında iyileştirmelere gitmeyi öngörmüştü.

Bu çerçevede işsizlik mümkün olduğu kadar minimalize edilmiş, çalışanların ücretleri arttırılmış, başta işçiler olmak üzere tüm çalışanların sosyal haklarının geliştirilmesi açısından göreli bir refah dönemi başlamıştı. Tüm bu süreç 1917 Ekim Devrimi’nin dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarında yarattığı büyük umut ve mücadele çağrısı eşliğinde yaşam bulmuştur.

Benzer bir dönem Türkiye’de özelikle 1960-1980 arasında yaşanmış, sendikaların üye sayısı, çalışanların hakları ve reel ücretleri açısından bir kıyaslama yapıldığında 1980 sonrasına göre çok ileri bir seviyeye ulaşılmıştı.

1980 sonrasında ise durum tam tersine döndü. Bu dönemden sonra değişen üretim tarzı ve iş örgütlenmesi, istihdam politikasının terk edilmesi ve onun sonucunda oluşan yüksek işsizlik oranları, neo-liberalizmin ideolojik ve siyasal hegemonyası; özelleştirmeler, esnekleşme, sanayi sektöründen hizmet sektörüne kayış, sermayenin uluslarasılaşması karşısında emek hareketinin zayıflaması, işçi sınıfının heterojenleşmesi; esnek ve güvencesiz çalışma, taşeronlaşma, sendikasızlaşma ve bunun gibi onlarca değişim emeğe, işçi hareketlerine büyük bir darbe indirdi.

Özellikle esnekleşme, dışarıdan hizmet satın alma ve taşeronlaşma ile birlikte üretimin ve hizmetlerin parçalanması, işçi sınıfı kimliğinin oluşumuna zarar vermiş, çalışanların sosyal haklarını kullanmalarına da darbe indirmiştir.

 

Dünyada Emeğin Genel Durumu

Amerika merkezli bir firmanın üretiminin bir kısmı Çin’de, diğer kısımları Filipinler ve Vietnam’da, çağrı merkezi Hindistan’da, yönetim ofisleri Amerika’da olabilmektedir.

Mesela ünlü spor giyimi Nike kendini imalatçı olarak değil, araştırma-geliştirme ve pazarlama firması olarak tanımlarken, imalat kısmını parçalayarak işçilerle ilgili ücret ve sosyal güvenlik yükümlülüklerini taşeron firmalara havale etmektedir.

Aynı şekilde uluslararası otomobil üreticisi Toyota üretim, hizmet satın alımı, pazarlama, araştırma-geliştirme, insan kaynakları vb. birçok departmanı şirket organizasyonu olarak parçalanmış bir şekilde örgütlenmiştir ve çoğu dışarıdan hizmet satın alımı ve taşeron üretim yapan firmalar olmak üzere 36.000 şirketle iş yapmaktadır.

Bu parçalanmış iş organizasyonu, taşeronlaşma ve esnek/güvencesiz istihdam modelleri; güvencesizliği, sendikasızlaşmayı, ücretlerdeki düşüklüğü, iş güvenliği sorunlarını, çalışma hayatındaki istikrar sorunlarını, hızlı iş değiştirmeleri beraberinde getirmekte, bu da emeğin örgütlenmesinin önüne çok ağır engeller çıkarmakta ve 1970’lerin sonlarından itibaren gerileyerek bugüne gelen işçi hakları tablosunu karşımıza çıkarmaktadır.

Bugün bütün dünyada sendikalar, emek hareketi büyük bir kriz içindedir. Sermaye sözcüleri sendikaların, emek hareketinin sonunun geldiğini iddia etmektedir. Sendikaların ve işçi hareketlerinin eskisine göre çok daha zayıf olduğu ise ortadadır.

Bunlar içinde en dikkat çekenlerin başında sendikalaşma oranlarındaki büyük düşüş gelmektedir. Mesela 1970’lerde İngiltere’de %55 olan sendikalaşma oranı %25’e, Almanya’da %34,9’dan %18’e, Fransa’da ise %22’den %7’ye, ABD’de %25’ten %11’e gerilemiştir.

Yalnızca sayısal olarak değil niteliksel olarak da sendikalar büyük güç kaybetmiştir. Örneğin,1974 yılında İngiliz Kömür Madencileri Sendikası Muhafazakâr Parti hükümetini devirebilmiş fakat bundan on yıl kadar sonra, 1985’te bu kez muhafazakâr Margaret Thatcher hükümeti aynı madencilerin grevini kırmıştır.

Hemen hemen tüm dünyada çalışanların aleyhine bir gidiş söz konusudur. Finlandiya, İngiltere gibi burjuva demokrasilerde bile işçiler ve aileleri için gidişat alarm vermektedir.

30 yıldan bu yana tüm dünyadaki işçi haklarının durumu ile alakalı rapor hazırlayan konfederasyon, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi işçi hakları açısından en kötü bölge seçilirken, her zaman listenin tepesinde olan Avrupa’daki gerilemeye sürekli vurgu yapılmaktadır. Özellikle de mültecilerin çalışma hakkından bile mahrum tutulmaya çalışılması, zor verilen çalışma izni prosedürü kabul edilemez bulunmaktadır.

Son yıllarda özellikle Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da geleneksel olarak güçlü olan sendikal dayanışmanın ve sınıf kimliğinin zayıfladığı, işçi sınıfının geçmişten gelen sol-sosyalist siyasetle ilişkisinin önemli oranda zayıfladığı açıktır.

Sol, sosyalist, sosyal demokrat partilerle sendikaların kurumsal düzeyde organik ilişkilerinin olduğu, bazı ülkelerde bizzat parti yönetimini sendikaların belirlediği bir işçi sınıfı geleneğinden gelen bu toplumlarda bugün güvencesizlik, eğreti istihdam, taşeronlaşma, sendikasızlaşma gibi eğilimlerin yanına yüksek oranlarda artan işsizliğin de eklemlenmesi yeni bir durum ortaya çıkarmıştır.

Bu yeni durum işlerini kaybetme korkusu veya işlerini kaptırmanın verdiği hınç ve öfkeyle işçilerin ve işsizlerin; gerici ve faşist hareketlerinin, yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtlığı, islamafobik söylemlerinden çok ciddi bir şekilde etkilendikleri bir noktaya işaret etmektedir.

Bunlar, özellikle de Avrupa kıtasında emek hareketinin içinde bulunduğu sorunlu durumu daha da karmaşık bir hale getirmekte, tartışmayı emek, adalet ve haklar düzleminden din ve ırk gibi bir düzleme çekmektedir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu