EmekGüncelMakaleler

EMEK | Tarımda Yeni Tasfiye Planı!

"1980 sonrası başlatılan tarımda (dönüşüm) neo-liberal serbest piyasa ekonomi kurallarına uygun dönüşüm politikası, aradan geçen 40 yıl içinde kademeli olarak hayata geçirilmiş ve en kapsamlı yapısal değişiklikler de son 20 yıl içinde yapılmıştır."

2022 yılı coğrafyamızda emekçi halk sınıfları açısından açlığın, yoksulluğun, baskının, zulmün şiddetlenerek katlandığı bir yıl olarak geride kaldı. AKP-MHP ittifakı, ülkeyi demir yumrukla zapturapt altında tutarak yönetmek için devlet mekanizmasının tüm araçlarını pervasız bir şekilde kullanmış, halk sınıfları üzerinde zor aygıtının baskısı bir an olsun gevşetilmemiştir. Ekonomik, siyasi ve toplumsal krizlerin birkaç yıldır sarmal bir biçimde kendini tekrarlayarak üretmesi (cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte ekonomik-siyasi krizler “çözüme” ulaşmadan yeni krizleri doğurmuş, sistem tıkanıklığından kaynaklı krizler sarmal bir döngü biçimde matruşka gibi kendini çoğaltarak tekrarlamıştır) başta işçi sınıfı olmak üzere köylü ve tüm emekçi sınıfları içinden çıkılması güç derin bir girdaba sürüklemiştir.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yarattığı “yeni” krizlerden çıkmak şöyle dursun biri bitmeden diğeriyle yüzyüze kalınmıştır. AKP-MHP ittifakı, krizlerin faturasını halk sınıflarının üzerine baskı-zor aygıtını kullanarak yıkmış ve emekçilerin hak arama mücadeleleri istisnasız şiddet yoluyla bastırılmaya çalışılmıştır. Hatta uluslararası büyük yabancı şirketlerin Türkiye’deki fabrikalarında emek mücadelesi veren işçilerin grevleri “milli güvenlik” bahanesiyle yasaklanmıştır. Uluslararası tekellerin çıkarları milli sorun (çıkar) kategorisinde değerlendirilmiştir. Bu örnek AKP-MHP ittifakının yerli ve millilikten ne anladığının çarpıcı bir örneğidir.

AKP iktidarı sadece sanayi alanında yabancı sermaye gruplarının çıkarlarını işçilerin emeğinin önünde tutmamış, bütün iş kolu sektörlerinde önceliği uluslararası tekeller ve komprador burjuvazinin çıkarları olmuştur. Yabancı sermaye gruplarının çıkarlarının öncelendiği alanların başında gelenlerden biri de kuşkusuz tarım ve gıdadır. 20 yıllık AKP iktidarı, tarım-gıda alanında ülke tarımını uluslararası tarım tekellerinin oyun sahasına çevirmiş, endüstriyel tarım-kimya tekellerinin belirlediği politikalar birbir hayata geçirilerek tarım endüstriyelleştirilmeye başlanmıştır. Burada köylünün yüzlerce yıllık tecrübe birikimi, üretim içinde edinilen deneyimi yok sayılarak coğrafyamızın koşullarına özgü köylü/küçük aile üreticiliği tasfiye edilerek yerine sanayileşmiş, piyasa şartlarının hakim üretim biçimi olmaya başladığı yeni tarım politikası ikame edilmeye çalışılmaktadır.

Yerli ve milli örtüsü!

AKP ve ortakları 20 yıl içinde tarımı, köylü üretim tarzını bitirme politikasını parça parça hayata geçirmiş ve yıllara yayılmış bir şekilde kademeli olarak bunları uygularken de ciddi başarı elde etmiştir. Ülkemizde emekçi halk sınıflarının aleyhine olan her şeyde olduğu gibi tarımsal alanda da tasfiyeler “yerli ve milli” hamaseti ekseninde şekillendirilmiştir. Nerede emperyalist tekellerin veya onların yerli uzantısı komprador burjuvazinin bir çıkar ilişkisi söz konusuysa orada örtü olarak “yerli ve milli” söylemi kullanılmış, toplumun bilinci milliyetçi söylemlerle köreltilmeye çalışılmıştır. Bunlar yapılırken AKP’nin ortağı gün olmuş Fethullahçılar olmuş günü gelmiş MHP olmuştur. 20 yıl içinde ortaklar, koşul ve şartlara göre değişkenlik gösterse de AKP ve onunla birlikte yürüyenlerin tek bir ortak noktası olmuştur; o da burjuva sınıfların çıkarlarının ne pahasına olursa olsun korunup kollanmasıdır.

Emperyalist sermaye gruplarının çıkarlarının pazar-üretim ilişkisinde hakim tarz olması için tarım alanında AKP’nin yapmak istediği son icraatı “Yeni Tarım Programı” olmuştur. 2022’nin son günlerinde Tarım ve Ormancılık Bakanı Vahit Kirişçi tarafından açıklanan yeni tarım programı, “Tarım Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı” ile hazırlanıyor. Bu yeni tarım kanununda Türkiye’deki tarım alanları bölgelere ayrılarak hangi ürünün hangi şartlarda, ne zaman, nerede ve kimler tarafından ekileceğine, inek- keçi-koyun-tavuk gibi hayvanlarının nasıl yetiştiriciliğine köylüler değil Tarım Bakanlığı karar verecek ve bütün ürün çeşitlerinde ve de hayvan yetiştiriciliğinde tek yetkili bakanlık olacak. Tarım Bakanı’nın söylemiyle; “başıbozukluğa son verilecek”, üretim planlaması tek merkezde toplanacak, sözleşmeli üretim tarımsal üretim çeşitlerinin tümünde zorunlu hale getirilecek… Bakanlıktan izin almadan üretim yapan köylüler cezalandırılacak, tarımsal desteklerden faydalanmaları yasaklanacak ve para cezası gibi yaptırımlara tabi tutulacaklar. 150 yıl önce tütünde uygulanan Reji gibi bir kolcu kanunu eksik…

Yani, bu yeni tarım programı yürürlüğe girer, yasallaşırsa köylülüğün köküne kibrit suyu dökülmüş olacaktır. Planlama toplumsal bir zorunluluk olarak emekçi halk sınıflarının lehine olduğu takdirde önemli ve yararlı olabilir. AKP iktidarının, komprador bürokrat kapitalist unsurların yapmak istediği “planlama” ise tarımsal alanda yaşanan kapitalist serbest piyasa ekonomisinin doğal bir uzantısı olan piyasa için üretim, üretimdeki anarşinin sonlandırılması toplumsal ekonomik ortaklaşma zemininin yaratılması ekseninde halkçı bir planlama değil emekçi sınıfların genel çıkarını gözeten bir planlama hiç değildir. “Her planlama ideolojik bir biçimdir. İdeoloji de gerçeklerin yansımasıdır.” (F.Ali) AKP’nin tarım planlaması da mensubu olduğu egemen burjuva sınıfın gerçeklerine, gereksinimine uygun olarak dizayn edilen köylü düşmanı bir planlamadır. Sonucu tüm halk sınıfları için yıkım olacak bir politik eksendir.

Katıksız emek sömürüsü

Türkiye’de tarımsal üretim (emperyalist tarım-kimya tekellerinin yönlendirmeleri, piyasaya doğrudan müdahaleleri olsa da) şu ana kadar kendiliğindenci bir tarzda gelişmiş ve bugünlere kör topal da olsa gelmeyi başarmıştır. Günümüze kadar merkezi bir tarımsal planlama yapılmadığı halde tarımsal üretimin kendini yenileyerek üretebilmesinin altında yatan neden köylü/küçük aile tarzı üretim biçimidir. Köylüler yaşadıkları topraklarda onlarca yılın tecrübesiyle değişen koşullara göre üretim yapmış, hangi ürünü ne zaman, nerede yetiştirip ekip biçeceğine kendisi karar vermiştir. Şu ana kadar hakim olan yöntemin kendiliğindenci tarzda olması, merkezi düzeyde planlama olmadan gerçekleşmiş olmasına rağmen köylü üreticiliğinin üretim devamlılığı geleneksel yerel desen bazlı üretimin yaygın biçim olmasındandır. Kaldı ki, köylü bağımsız küçük üretici olarak istese de kapitalist rejimin şekillendirdiği piyasa içinde üretim planlaması yapamaz, böyle bir gücü yoktur. Ülke genelinde üretim planlamasını ancak Tarım Bakanlığı ve piyasayı şekillendirme, yönlendirme gücüne sahip çokuluslu emperyalist tekeller yapabilir.

AKP kendi yarattığı ve parçası olduğu sorunları “tarımda planlama yok” diyerek küçük üreticilerin üzerine yıkmak istiyor. Herhangi bir üretim modelinin başarılı olabilmesi için planlama en temel öğedir. Bu ön kabuldür. Bununla birlikte her “planlama ideolojik bir biçimdir” de. AKP’nin Tarım Bakanlığı’nın yapmak istediği “Yeni Tarım Programı”nın planlaması sözleşmeli üretim sacayağı üzerinden inşa edilmesidir. Tarımdaki planlamanın esas unsurunun sözleşmeli üretimin ülke genelinde esas/genel üretim modeli olması hedefi tarımdaki planlamanın hangi sınıfın/ideolojinin menfaatine olacağını açık bir biçimde gözler önüne seriyor. Sözleşmeli tarımsal üretim tek cümleyle; çiftçinin, köylünün kendi toprağında, tarlasında, bağında, bahçesinde, merasında, ağılında taşeron işçi olmasından başka bir şey değildir. Özcesi, köylünün/küçük aile üreticiliğinin görece bağımsız üretim biçiminden koparılıp uluslararası endüstriyel tarım-kimya şirketlerinin kontrolünde tamamen onların belirlediği piyasa-pazar ihtiyaçlarına uygun şekillenen, her türlü güvenceden yoksun üretim yapmasıdır.

1980 sonrası başlatılan tarımda (dönüşüm) neo-liberal serbest piyasa ekonomi kurallarına uygun dönüşüm politikası, aradan geçen 40 yıl içinde kademeli olarak hayata geçirilmiş ve en kapsamlı yapısal değişiklikler de son 20 yıl içinde yapılmıştır. AKP, kesintisiz 20 yıllık iktidarı boyunca tarımsal alanda birçok düzenleme yapmış, halkın deyimiyle elde ne var ne yok har vurup harman savurmuştur. AKP’nin uygulayıcısı olduğu tarım politikası sonucu bir avuç azınlık dışında kalan tüm emekçi sınıf katmanları, temel gıda ürünlerine dahi ulaşmakta güçlük yaşamaya başlamıştır. Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) küresel gıda fiyat endeksi verilerine göre dünyada tarım-gıda fiyatları yüzde 1 düşerken Türkiye’de yüzde 77 artmıştır! TÜİK’e göre gıda enflasyonu yüzde 77 olarak gösterilse de halkın gerçek enflasyonu bunun çok daha ötesindedir. Türkiye tarihinde peynir fiyatı kırmızı “et” fiyatını geçmiştir!

“Tarımda Planlama” yani hangi ürün çeşidinin nerede, ne zaman, ne kadar ve kimler tarafından ekilip-biçileceğinin yasal zorunluluk haline getirilmesi, cezaya tabi bir üretim modeline geçilmesi halinde ülke tarımı bir bütün uluslararası tarım tekellerinin oyun sahasına dönüşecektir. “Tarımda planlama” denen şey yıkımın planlamasıdır. İşçiler, köylüler bu ortak soruna karşı toplumsal kolektifle emperyalist/kapitalist tekellerin yağma planını bozabilir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu