Emek

EMEK | Cargill Direnişi: ‘Biz bütün işçi sınıfı için direniyoruz’

"Mesela o direnişin kazanımı Türk Metal’e sıçradı, orada da işçiler direnerek kazandı. Yani kazanımla sonuçlanan direnişler diğer işçilere örnek oluyor. Biz de istiyoruz ki bizim kazanımlarımız, tüm işçi sınıfına örnek olsun.”

İstanbul : Bursa Orhangazi’de yer alan Cargill firmasında çalışan 14 işçi geçtiğimiz yıl 17 Nisan’da Nişasta Bazlı Şeker(NBŞ) kotasının düşmesi bahane edilerek işten atıldı.

İşten atılan 14 işçi Cargill firması içinde örgütlenen Tek-Gıda İş Sendikası’nda örgütlüydü ve bu işten atma da aslında sendikalaşmaya yönelik bir saldırıydı. İşten atılan Cargill işçileri ise bu sendika düşmanlığına karşı direniş başlattılar. 510’lu günleri aşan direnişlerinin ilk 490 gününü Bursa’da geçiren işçiler, direnişlerini İstanbul’a, Cargill merkezinin önüne taşıdılar.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak, Cargill direnişçilerini direniş alanında ziyaret ederek görüşlerini aldık. İstanbul Ataşehir’de bulunan Palladium Towers önünde 24 saat direniş halinde olan işçiler mücadelelerinin kazanımla sonuçlanacağından emin…

“İşten atılmamızın asıl sebebi sendikalaşmamızdı”

Cargill’de işten atılma süreciniz nasıl oldu? Orada bir sendikal örgütlenme düşmanlığı mı yaşandı?

“17 Nisan 2018’de Cargill yöneticileri bizi çağırdı. Aynı gün 14 arkadaşımıza, ‘Nişasta Bazlı Şeker kotası %10’dan %5’e düştüğü için, sizi çıkartıyoruz’ dendi. Biz de o günün akşamı arkadaşlarla buluştuk ve bir durum değerlendirmesi yaptık. Neden çıkartıldık diye bir düşününce kota sebebinin bahane olduğunu gördük. Orada asıl sebep sendikaydı. Çünkü orada çıkartılan bütün arkadaşlar örgütlenmede öncü olan arkadaşlardı.

Tabi biz orada konuşurken o akşam bir yol da çizmemiz gerekiyor dedik. Ya başka bir iş bulup çalışmaya devam edecektik ya da işimizi geri almak için direnecektik, ki neden çıkartıldığımızı da biliyorduk. Biz ikinci ve zor olan yolu yani direnmeyi seçtik. Çünkü çalışmaya başka fabrikalara da gitsek orada da sendikal örgütlenme içerisine girdiğimizde orada da işimizden olacaktık. Çünkü Türkiye’de maalesef durum böyle, anayasada hak olduğu halde bile sendikal örgütlenme yasak. Şirketler bunu engellemek için önce işçi çıkartıyorlar.”

Cargill’de işten atılmasaydınız orada sendikal çoğunluğu da elde ediyordunuz.

“Evet yetki başvurusunda bulunmuştuk. Zaten biz çıkartılmadan 1 hafta ya da 10 gün önce Çalışma Bakanlığı’na yetki başvurusunda bulunmuştuk.

Çalışma Bakanlığı da sayıyı tutturduğumuz için kabul etmişti. Daha sonra Cargill avukatları itirazda bulunarak, ‘Bizim İstanbul’da genel merkezimiz var, orada da gıda alanında150 çalışanımız var’ dediler. Böyle olunca bizim sayımız düştü. Daha sonra biz yine örgütlenmeye, sayımızı artırmaya devam ettik. Bizim çıkışımızda bu bahsettiklerim üstüne gerçekleştiği için dedik ki bizi sendikadan dolayı çıkardılar.

Bizim ikinci yolu seçimizin üstünden tam 513 gün geçti. Temmuz ayında bizim yerel mahkememiz sonuçlandı ve sendikadan dolayı işten atıldığımız tescillendi. Cargill şirketine ceza kesildi ve aynı zamanda işe iade edilmemize karar verildi. Bu karardan sonra 15 gün süre bekledik işverenin tavrı ne olur diye. İşveren ise tavrını göstererek mahkemeyi temyize gönderdi ve mahkeme bir üst mahkemeye taşındı.”

“Biz kazanırsak, bütün işçi sınıfı kazanacak”

Daha sonra direnişinizi İstanbul’a taşıdınız. İstanbul’a gelirken de bir polis saldırısı ve ayrı ayrı gözaltı süreçleri yaşandı. Burada da polis başınızda bekliyor.

“Evet, 490 gün boyunca Orhangazi’deki direnişimizin ardından, direnişimizi İstanbul’a taşıdık. İstanbul’a gelirken de, şehrin girişinde Şifa Mahallesi’nde polis durdurdu bizi. Bize ‘Burada can güvenliğiniz yok, yürüyemezsiniz’ dediler. Biz de ‘Orhangazi’den buraya kadar bu şekilde polis eskortlarıyla yürüyerek geldik zaten, yürüyeceğiz’ dedikten sonra gözaltına aldılar.

Gece gözaltından çıktıktan sonra da yürüyüşümüze devam ederek Kartal Meydanı’na gidip geceyi orada geçirdik. Sabah sahil yolundan yürümeye devam ederken polis yine önümüzü keserek ‘Burada yürüyemezsiniz’ dedi. Orada da bizim sendika önlüklerimizi bahane ettiler. Gözaltına alacak bir sebepleri yok ama sebep üretiyorlar.

Yürüyüşümüz sonunda da Ataşehir Palladium Tower İş Merkezi’nin önüne geldik, Cargill’in genel merkezi burada. İstanbul’da da 20 günden fazladır 24 saat boyunca buradayız. Betonda yatıp kalkıyoruz. Çayımızı yemeğimizi de buradan yapıyoruz.

Tabii İstanbul’un göbeğinde bunların yaşanması Cargill yöneticilerinin hoşuna gitmiyor. Zaten ilk geldiğimiz gün de plazanın yetkilileri ile polis de ‘burada duramazsınız, akşam pankartları indireceksiniz’ dediler. Biz de ‘burada hakkımız olanı almak için geldik bizi neden gözaltına alacaksınız, sebep ne?’ dedik.

Çünkü biz burada kimseye saldırmıyoruz, sözlü sataşmıyoruz. Zaten gözaltına alsalar da bizi saldıkları zaman yine buraya geleceğiz. Bunu dedikten sonra bir daha gelmediler.

Ve Cargill’e buradan diyoruz ki mahkemeden de kazandığımız işe geri dönüş davamızda işlerimizi iade edin. Hakkımız olan sendikal örgütlenmemize de saygı duyun.

513 gündür direniyoruz, sayarken bile uzun. Bizim bakmakla yükümlü olduğumuz çocuklarımız var. Ailelerimizin desteği olmasa bu günlere gelemezdik. Haklı olduğumuzu biliyorlar.

Biz direnişimize 513 gün önce Cargill işçileri olarak başladık ama bugün bütün işçi sınıfı için direniyoruz. Gördük ki bu iş kanunlarla da olmuyor. Bizim direnişten başka çaremiz yok. İnanıyoruz ki biz kazanırsak işçi sınıfı da kazanacak. Çünkü bütün işçi sınıfı bizim çektiklerimizi çekiyor. Biz kazanırsak diyecekler ki bakın Cargill işçileri 500 günden fazla direnerek kazandı.”

Direnişinize yönelik devrimci, demokratların dayanışması nasıl?

“Emek dostları, sendikalar ve sosyalistler her zaman desteğimize geliyorlar. Bu destekler bizim için önemli tabii, burada ne kadar birlikte, kalabalık olursak kazanma olasılığımız o kadar artacaktır.

En nihayetinde bu sınıf dayanışmasıdır. Arkadaşların desteği olmadan buraya gelemezdik.”

Son olarak, direnişin ileriki günleri için ne söylemek istersiniz?

“Şu anda ülkenin durumu ortada; Kimsenin iş güvencesi yok, alınan ücretler düşük, sendikal haklar elimizden alınıyor. Bu durumda insanların örgütlenmekten başka çaresi yok. İnsanlar direnecek, direnecek ve birleşecek. Birleşe, birleşe kazanacağız.

Bizim direnişimizin kazanımla sonuçlanması da bu direnişler için ilham olacaktı. Mesela 2014 Nestle direnişi vardı, %100 kazanımla sonuçlandı. Mesela o direnişin kazanımı Türk Metal’e sıçradı, orada da işçiler direnerek kazandı. Yani kazanımla sonuçlanan direnişler diğer işçilere örnek oluyor. Biz de istiyoruz ki bizim kazanımlarımız, tüm işçi sınıfına örnek olsun.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu