GüncelMakaleler

DENGÊ AZADÎ | Ortadoğu’nun Direniş Geleneği Üzerine

"Kökenini devletsiz/doğacı toplumların, kendi topraklarına doğru yayılmaya başlayan devletlere karşı oluşturulan ittifaklara/konfederasyonlara kadar geri götürebileceğimiz bu direniş geleneğinin/damarının 20. yüzyılda çok farklı biçimlere evrilerek günümüze kadar gücünü ve etkinliğini koruduğu söylenebilir."

Ortadoğu tarihi, uygarlığın yani devletli/sınıflı toplumların beşiği olduğu kadar, direniş ve anti-işgalci, anti-sömürgeci isyanların da beşiği olmuştur. Bu niteliği ile savaşların eksik olmadığı Ortadoğu’da her dönem güçlü bir direniş geleneği bulunduğu söylenebilir.

Kökenini devletsiz/doğacı toplumların, kendi topraklarına doğru yayılmaya başlayan devletlere karşı oluşturulan ittifaklara/konfederasyonlara kadar geri götürebileceğimiz bu direniş geleneğinin/damarının 20. yüzyılda çok farklı biçimlere evrilerek günümüze kadar gücünü ve etkinliğini koruduğu söylenebilir. 20. yüzyılın son çeyreğine kadar ağırlıklı olarak Marksist/sınıfsal, dinsel ve ulusal/etnik kökenli üç ana kola ayrılan direniş geleneğine/damarına, 1970’larda ekolojist/çevreci, feminist ve konfederalist/otonomcu karakter de eklemlenmiştir. Bu yeni kolların her biri, birer ana kola dönüşerek 21. yüzyılın toplumsal hareketlerinde büyük yer kaplamışlardır. Hangi biçimde olursa olsun direniş geleneğinin, toplumsallığın farklı biçim ve düzeylerde varoluş dinamiklerinin savunusu üzerinde birikim yaratarak günümüze aktığı söylenebilir.

Günümüz Ortadoğu’sunda hakim olan ataerki, bütün iktidar odaklarının (devlet, aşiret, kabile, aile, büyük şirket, tarikat, cemaat vs.) eril karakterli olmasını sağlarken; direniş geleneğinin de ağırlıklı olarak eril karakterli olmasını sağlamıştır. Direniş geleneğinin bu eril karakterine karşı güçlü bir kadın direnişi daima var olduysa da, bunun politik olarak güçlü bir harekete dönüşerek, toplumsal değişim hareketleri arasında başat bir etkinliğe kavuşmasının 20. yüzyılda mümkün olabildiğini ve özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde bütün Ortadoğu’ya yayıldığını söyleyebiliriz. Liberal, sosyalist, radikal, ekolojik, feminist akımlara eklemlenen “siyahi” feminizm ile İslami feminizmin çeşitli biçim ve düzeylerdeki etkileriyle, Ortadoğu’da en güçlü dönemini yaşadığı söylenebilir. “Arap Baharı”nda gücünü gösteren kadın direnişinin, İran’daki büyük direnişi ateşlemesi, Ortadoğu’da kadınların potansiyelini göstermesi açısından da önemlidir.

Liberal eğilimli ülkelerle kıyaslandığında hala çok zayıf olduğu söylenebilecek olsa da, Ortadoğu’nun katı ve kadim ataerkil kökenlerinin/kurumlarının gücü karşısında feminizmin (kadın kurtuluş hareketlerinin) bugün geldiği düzeyin –50 veya 100 yıl öncesine kıyasla– çok önemli ve güçlü olduğu söylenebilir. Özellikle Doğu Akdeniz kıyılarındaki ülkeler ile Irak ve İran’da 20. yüzyıl boyunca gelişme ivmesini koruyan feminist hareket, kadının toplumsal varoluş dinamikleri arasındaki merkezi konumuna uygun örgütlenmeleri öne çıkartmış olması dolayısıyla daima demokratik ve konfederalist/yatay örgütlenmelerle ittifak halinde olmuş; böylece devlet/iktidar dışı toplumsal örgütlenmeler ve direnişlerin inşa edilmesinde öne çıkan ana akımlardan birisi haline gelmiştir. Filistin veya Mezopotamya’daki ulusal kurtuluş hareketlerinin onlarca yıllık geçmişinde kadınların büyük bir yeri olduğu ve özerk örgütlenmelerle kendi damgalarını Ortadoğu geneline vurdukları da söylenebilir.

Kadınlar hep vardı!

Feminizmin/kadınların bu gücü ve etkinliği, Marksist, ulusalcı ve dini eksenli gelenekselci toplumsal hareketlerin bile kadın haklarına doğrudan el atmasını sağlarken; ataerkinin kristalize olmuş haline sembolize eden monarşilerde bile kadın haklarında önemli iyileşmeler sağlamıştır. Kadının toplumun yeniden üretimindeki biyolojik, mutlak ve merkezi önemini, toplumsal varoluş dinamiklerinin iktidarı özdeş gördüğünden dolayı, her türlü direniş hareketini iktidar karşıtlığı ekseninde ya da en azından erkek iktidarının zayıflatılıp devletin demokratikleştirilmesi ekseninde ortak yaşama daha geniş yer açan politik hatlar örmektedirler. Günümüzde kadının özgürleşmesini gözardı eden hareketlerin yayılma şansının az olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Ortadoğu’daki bütün iktidar odaklarının eril karakterli oluşu, toplumsal varoluşun kadın merkezli olduğu gerçekliğinin tersine çevrilmesini sağlayan erkek insan merkezci ve devlet merkezci düşün tarzlarının devletli topluma ilişkin olmasının ve güç ile erkeğin özdeşleşmesinin ürünüdür. Devletli toplumun eril karakteri, direniş geleneğinin de eril merkezli olagelmesini sağladıysa da, Ortadoğu direniş geleneğinde eksik kalan kadının konumu, kadın hareketlerinin etkinliğiyle bu birikimdeki yerini almakta ve böylece direniş geleneği daha çok güçlenmektedir. Direniş geleneğinin katılımcı/doğrudan demokrasi yönünü de geliştiren kadın hareketleri demokratik, komünal ve devlet dışı yönetim tarzlarına yer veren konfederal örgütlenmelerin de gelişmesini sağlayarak direnişin köklerinin daha sağlam olmasında öne çıkabiliyor.

Bu kadın hareketlerinden birisi de İran’da gelişmiş ve büyük bir isyanın öncüsü olmuştur. 17 Eylül’de Masha Amini’nin “ahlak” polisi tarafından öldürülmesi, büyük bir gerilimi ateşleyen kıvılcım etkisi yarattı. Özellikle 20. yüzyıl boyunca demokratik ve sosyalist hareketlerin eksik olmadığı ve 1979’daki molla rejiminin de hem bu sol hareketler hem de kadın hareketleri tarafından kısmen desteklenerek devleti ele geçirdiği rejim, devleti ele geçirip kendini sağlama aldıktan sonra büyük bir solcu katliamına girişip kadınların çok yönlü baskılanmasını sağlayan kanun ve kurumları geliştirdi. Ancak kadınlar, başörtüsü zorunluluğunun başa atılan eşarpların tarz haline gelmesi, molla rejiminin zayıf olduğu alanlarda etkinlik düzenlenmesi, internet, medya, sanat, sinema vb. yöntem ile araçlar yoluyla direnişlerini sürdürürken zaman zaman da 2019 yılındaki gibi yoksulluk ve yolsuzluğa karşı büyük protestolarda ön saflarda kendi taleplerini dile getirerek direnişe renklerini katıyorlardı.

20. yüzyıl boyunca, Ortadoğu’nun en gelişkin kadın hareketlerinden birisinin geliştiği İran’da ataerki, devlet gibi çok eski ve güçlüdür. Özellikle molla rejimi, Şiilik geleneğine yaslanan devlet ve sosyal-dini kurumlar dolayımıyla, Ayetullah inancı ekseninde her Şii’nin bir mollayı/şeyhi, her mollanın da bir Ayetullah’ı takip etme zorunluluğunun politik-dini birlik için kullanabilmektedir. Bu yolla güçlenen molla rejimi, “ahlak” polisi ve devrim muhafızlarının sosyal alanı ekonomik, dini ve sosyal açılardan denetlemesini sağlayarak pek çok ülkede bulunmayan denetim ve başka mekanizmaları aracılığıyla yönetimini devam ettirebiliyor. İşte kadınlar, bu güçlü devlet geleneği ve molla rejimine karşı isyan ederek ne kadar güçlü olduklarını gösterdiler.

Ancak kadınların merkezi ve güçlü bir örgütlenmelerinin bulunmayışının yanı sıra güçlü ittifaklar yoluyla dağınık haldeki direniş hareketini ortaklaştırıp merkezileştirememeleri ve demokrasi için mücadele eden diğer kimlik hareketleriyle birlik olmakta sorun yaşamaları sebebiyle İran Devleti’nin hala güçlü bir karşı koyuş sergilediği söylenebilir. Yine de İran’da hiçbir şey eskisi gibi olamayacak. Molla rejimi çok yıpranmış durumda. İran Devleti’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üye olmasıyla dış desteği artmış olsa da, rejimin ana dayanak noktaları çok zayıflamıştır. Kadınlar bu zayıflayan noktalar üzerinden en azından yeni kazanımlarla bu direnişten eskisine göre daha güçlü çıkacaktır. Dahası İran’da 1979 öncesi var olan güçlü bir sol damarın ve 1990’larla birlikte güçlenen Kürt hareketinin varlığı muhalif güçlerin daha çok güçlenebileceğinin umudunu artırıyor.

İran’daki kadın direnişinin dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de çok yönlü politik etkisi olduğu/olacağı malum. AKP’nin kadınları baskılayan politikasını az da olsa frenleyen bu direniş, Türkiye sınırlarındaki kadın hareketinin daha güçlü olmasını sağlayacak etkilere sahiptir. Emekçiler gibi kadınların sorunlarının kaynağının ortak olması, bu iki farklı kimlik mücadelesinin daha fazla birleştirilmesini gerekli kılıyor. Hayatı yaratan bu iki kimliğin, direnişle daha fazla bütünleşmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu