GüncelMakaleler

DENGÊ AZADÎ | Bölgede Yeni Planlar Devrede

"Hedefin amaçlarını değiştirmeden davranışlarını değiştirmeye odaklanarak algı yaratamaya çalışır. Aklı manipüle etmekle kalmaz vicdana ve duygulara da saldırır"

Yaşamın olduğu tek gezegen olan dünyamız, canlıların ve insanlığın bir arada ortak bir yaşam sürdürdüğü tek ortak yerdir. Emperyalist çıkarlar ve faşist politikalar yüzünden tarih boyunca katliamlar, soykırımlar ve vahşet hiç eksik olmadı.

Tarihini savaşlarla geçiren dünyamızda ezilenler yaşamak için çok fazla bedel ödedi. Bir coğrafyadan diğer coğrafyaya yeryüzü kana bulandı. Vakıa olarak savaş, “Çıkarlarımıza uyuyorsa yapılacaklar, haksız sayılmaz, güçlü olan haklıdır” zihniyeti ile kendini yeniden yeniden yarattı.

Kürt ile uyuyan Kürt ile uyanan faşist Türk devleti zihniyeti sınır hattında “inceleme ve denetlemelerde” bulunarak işgalciliğine devam ediyor. TC devletinin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın beraberindeki TSK komuta kademesi ile Hatay’da sınır hattında “inceleme ve denetlemelerde” bulunduğu haberlerini okuduk.

Türk devleti ve ordusu, özgür toprakların işgali öncesi tüm özel savaş aygıtlarını devreye sokarak algı yaratmaya çalışıyor. “Sınır güvenliğim tehdit ediliyor” argümanıyla soykırım ve işgal planını tamamlamanın peşinde. Amaçları uğruna oluşturduğu suni gündemlerle halkların üzerine savaş uçakları ile bombalar yağdırırken, keşif uçakları ile suikast saldırıları gerçekleştiriyor. Bu savaşların pratikte sabit olarak kullandığı yöntemi ise psikolojik savaş ve propagandadır.

Bir yandan gizli toplantılar, planlar yapan, yalan beyanlarda bulunan işgalci TC devleti, Rojava’ya yönelik saldırı tehditlerine devam ederken diğer yandan da eş zamanlı olarak işgal bölgelerinde MİT’in direktifiyle beslediği çeteleri harekete geçirerek “El-Tehrir” isimli yeni bir çatı örgüt oluşturdu. İşgal bölgelerinde umduğunu bulamayan TC devleti, her seferinde MİT’in direktifleriyle yeni bir konsept devreye koymaktadır. MİT eliyle oluşturulan El Tehrir çatı örgütü, “Ehrar El Şerqiye, Ceyş El Şerqiyê, 20. Firqa, Doğu cephesinde bulunan Siqûr El Şam” çete gruplarının toplamından oluşmaktadır. El Tehrir çatı örgütünde yer alan çete grupları, HTŞ ile askeri ve güvenlik açısından kurulacak ilişkinin temellerini attı. Bu ilişkilerin Ezaz’ın tüm cephe hatlarından daha sonra Bab ve Cerablus bölgelerinde de hayata geçirilmesi söz konusu.

El Tehrir çete gruplarıyla ilişkilerini geliştirmeye çalışan HTŞ çeteleri, işgal bölgelerindeki nüfuzunu güçlendirmek ve ÖSO çete grupları arasındaki grupları kendi tarafına geçirmek için yeni strateji devreye koymaya çalıyor. HTŞ’nin Efrin’e geçişi sırasında karşılık vermeyen ve denge siyaseti izleyen ÖSO çatısı altında bulunan 1. Feylaq çete grubunu kendine entegre etmek için çeşitli görüşmeler yapmaktadır. Yine Rusya Dışişleri Bakanı’nın Suriye’deki terörist ve terörist olmayan çeteleri birbirinden ayrıştırmak için TC ile anlaştıkları açıklamasından sonra tasfiye edileceği kaygısı yaşayan HTŞ çeteleri bir süredir işgal bölgelerindeki nüfuzunu diğer çete grupları üzerinden güçlendirmeyi hedeflemektedir.

Yine daha dün “Esed devlet terörü estirmiş bir teröristtir” diyen R.T.Erdoğan’dan “Siyasette küslük ve dargınlık olmaz” R.T.Erdoğan cümlelerini işitmemiz sadece kirli siyasetin iki yüzü değil. Aynı zamanda bölgede direnen halkların ve savaşçıların direnişinin kırılamaması üzerine devreye sokulmak istenen yeni planlardır. Bükemediği bileğin yenilgisi ile çırpınan faşist Türk devleti, bir yandan çaldığı kapılarla diğer yandan örgütlediği çeteleri aracılığı ile oluşturduğu yapılanmalar, sınır hattı ziyaretleri ile tümden gerçekleştiremediği Rojava işgal rüyasını yeniden deneyerek gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

 Tarih her gün tekrar tekrar tekerrür ediyor

Algı ile yaratılan yöntemlerin kullanıldığı savaşa “özel savaş” denir ve bu algı, özel savaşın çekirdeğidir. İktidarlar tarafından devrimcilere, kadınlara, gençlere ve tüm ezilen halklara karşı kullanılır. Tüm saldırganlıklara, katliam ve soykırımlara karşı özel savaş direnişin, mücadelenin bitiremediği coğrafyalarda uygulanılmaktadır.

Paris Komünü’nden bugünlere dek süren tüm mücadeleler, dünya halklarına mal olmuştur. Direnişler özel savaşın her türlü tekniği ile karşı karşıyadır. Çünkü halkların geliştirdiği direniş ve hareketler, direnen halkları eğitti, ideolojik derinlik kazandırdı. Halklar ağır sömürü ve baskı altında özgürlüğün bilincine daha fazla varmaya çalışıyor. Bundandır ki egemen sınıflar, psikolojik-özel savaş aygıtına daha fazla önem veriyor. Basın-yayın, eğitim, kültür-sanat, sağlık, halkla iletişim gibi alanlar özenle kuşatılıyor. Geliştirilen teknik halk için değil de halklara karşı savaşta kullanılmaktadır. Başarısını “faydalanma-yararlanma” kriteri olarak kullanılan özel savaş kimi zaman aşiretsel çelişkiden din-mezhep çelişkisine, kimi zaman moral duygusu üzerindeki tahribatla her şeyi alt üst edebilme kabiliyetini kullanıyor.

Tüm dünyada iktidar sahiplerinin kullandıkları teknolojinin yanısıra dönem dönem uyguladığı yöntem olan özel savaşta faşist Türk devleti değerlendirirsek bu konuda oldukça yol kat ettiğini söyleyebiliriz. Yaşadığı her başarısızlık sonrası özel savaşta kendini daha da derinleştirmeye çalışmıştır. Tarih her gün tekrar tekrar tekerrür ediyor. Algı yaratılarak talimatı verilen operasyonlar, işgal harekatları, sınır ziyaretleri vb. tüm bunların hepsi İttihat-Terakki şapkalı faşist Türk devletinin özel savaş gerçekliğidir.

 Bilincimizi, en etkili silaha dönüşmek zorundayız!

Özel savaş geniş bir alanı kapsamı içine alırken, psikolojik özel savaş ise dar bir alanı hedef alır. Hedefin amaçlarını değiştirmeden davranışlarını değiştirmeye odaklanarak algı yaratamaya çalışır. Aklı manipüle etmekle kalmaz vicdana ve duygulara da saldırır. Yalan ve hileyle yaratılan manipülasyon ile umudu kırma, iradeyi zayıflatma, inancı düşürme; bir savaşta yapılabilecek en büyük saldırıdır.

Çünkü inanç düştüyse silahın bir anlamı yoktur. Çünkü umut kırıldıysa tekniğin bir anlamı yoktur ve irade zayıflarsa orada yenilgi başlar. Gördüklerimizden izlediklerimize, okuduklarımızdan dokunduklarımıza, inandıklarımızdan savunduklarımıza dek; tüm alanlarda varlık gösteren ve yaşamın normal akışına eklemlenmiş tüm sistemsel öğretilerin içinde duran özel savaşı ancak bilince çıkararak, çözümleyerek karşı durabiliriz. Bilincimizi en etkili silahımıza dönüşmek zorundayız.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu