DünyaGüncelMakaleler

ÇEVİRİ | FKP’den Marco Valbuena ile Gerilla Savaşı ve Jeopolitik Üzerine Röportaj

Egemen sistemin kronik krizi devam etmekte ve uluslararası kapitalist sistemin aşağı doğru gidişatının ortasında önümüzdeki yıllarda daha da kötüleşmeye hazırlanmaktadır.

Filipinler Komünist Partisi (FKP) 50 yılı aşkın bir süredir devam eden ve dünyanın en uzun soluklu isyanlarından biri olan bir gerilla savaşı yürütmektedir. FKP, devrimci bir örgüt olduğunu ve hareketinin “burjuvazinin” egemen olduğu ve emperyalist ABD tarafından desteklenen yozlaşmış, zalim, kapitalist bir hükümete karşı silahlı bir halk direnişi yürüttüğünü söylüyor.

Buna karşılık ABD ve Avrupa Birliği (AB) FKP’yi ve onun silahlı kanadı Yeni Halk Ordusu’nu (NPA) terörist örgütler olarak tanımlamıştır ki komünistler bu etiketi şiddetle reddetmektedir.

Kısmen Filipinler’deki konumu nedeniyle, FKP’nin medya aygıtı, özellikle ABD-Çin büyük güç rekabeti bağlamında daha geniş bölgesel ve uluslararası gelişmeleri tespit etme ve yorumlamada bir tür jeopolitik rüzgar gülü işlevi görüyor. Bu röportajda Militant Wire, FKP’nin baş sözcüsü Marco Valbuena ile Kızıl İsyanın geçmişi, bugünü ve geleceği, uluslararası ilişkileri ve daha fazlası hakkında konuştu.

– Bize kendinizden, geçmişinizden ve FKP’deki rolünüzden bahseder misiniz?

– Şu anda FKP’nin Baş Enformasyon görevlisiyim. Filipin proletaryasının ve halkının karşı karşıya olduğu kilit meselelerin yanı sıra dünyanın dört bir yanındaki ezilen halkların karşı karşıya olduğu önemli meseleler hakkındaki FKP’nin görüşlerini desteklemek, detaylandırmak ve netleştirmek için Parti adına bildiriler ve makaleler yayınlamakla görevliyim. FKP Enformasyon Bürosu ile çalışıyorum. Medya ve diğer kuruluşlarla e-posta ve sosyal medya platformları aracılığıyla iletişim kuruyorum.

FKP/NPA kimdir ve ne için savaşıyorsunuz? Hangi sonuca ulaşmayı umuyorsunuz?

– FKP veya Filipinler Komünist Partisi, Filipin işçi sınıfının veya proletaryanın partisi ve ileri müfrezesidir. 26 Aralık 1968’de kuruldu. Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisi tarafından yönlendiriliyor. Filipin devriminin öncüsüdür. 29 Mart 1969’da devrimci silahlı mücadele yürütmek üzere Yeni Halk Ordusu’nu (NPA) örgütledi.

FKP’nin işçiler, köylüler ve küçük-burjuvazinin çeşitli kesimleri ve ulusal burjuvazinin unsurları arasında on binlerce üyesi mevcut. NPA savaşçılarının sayılarını açıklamıyoruz, ancak 82 Filipin eyaletinin 70’inden fazlasında yaklaşık 110 gerilla cephesi kurmuş bulunuyor.

Filipin devrimi demokratik bir halk devrimidir. ABD emperyalizminin egemenliğindeki yarı-sömürge ve yarı-feodal sisteme son vermeyi amaçlamaktadır. Komprador büyük burjuvazinin ve büyük toprak ağalarının sınıf egemenliğini yıkmaya çalışır. Toprak reformu ve ulusal sanayileşmeyi gerçekleştirmek için demokratik bir halk hükümeti kurmayı ve yönetmeyi planlamaktadır. Amaç, halkın ihtiyaçlarına cevap veren modern ve ilerici bir sosyal ve ekonomik sistem yaratmak ve sosyalist devrim için gerekli koşulları oluşturmaktır.

Filipinler’deki silahlı komünist direniş dünyanın en uzun soluklu isyanlarından biri. Bunun nedeni nedir ve hareketin on yıllar sonra hala devam etmesini sağlayan nedir?

– NPA, elli yılı aşkın bir süredir devam eden devrimci direnişini öncelikle köylü kitlelerinin desteğine dayanarak sürdürmüştür. Köylü kitlelerini kazanmak için NPA, toprak rantını azaltmak, tefeciliği ortadan kaldırmak, çiftlik ücretlerini ve köylü ürünlerinin fiyatlarını yükseltmek gibi asgari hedeflerle bir toprak reformu gerçekleştirmektedir. NPA, köylü kitlelerine, halk hükümetinin temel birimlerinin kurulmasına temel teşkil eden kitle örgütlerini inşa etmelerinde yardımcı olmaktadır.

NPA ayrıca şehirlerdeki yeraltı örgütleri aracılığıyla işçilerden ve orta sınıf kesimlerden destek almakta ve savaşçı toplamaktadır.

ABD destekli büyük bir ordu ve polis gücü karşısında daha küçük bir askeri güç olarak NPA, yavaş yavaş güç toplamak ve düşmanını zayıflatmak için gerilla savaşı yürütmektedir. Savaşçıları çoğunlukla yerel köylüler olan NPA, fiziksel ve sosyal olarak faaliyet alanlarına hakimdir. Sadece düşmanın zayıf noktalarına saldırmakta, belirleyici savaşlardan kaçınmaktadır. Marcos yönetimindeki 14 yıllık sıkıyönetime, son beş yıldaki topyekun askeri saldırılar ve hava bombardımanı kampanyası da dahil olmak üzere son 36 yıldaki bir dizi kontrgerilla harekatına direndi kampanyasına karşı koydu.

1969’dan beri mücadele eden devrimci bir örgüt olarak, mücadelenize uzun vadeli bakmak zorunda kaldınız mı yoksa FKP/NPA bunun uzun süreli bir çatışma olacağını her zaman biliyor muydu? Zaferi yakın bir gelecekte görüyor musunuz?

– FKP/NPA en başından beri silahlı direnişin uzun süreli bir savaş olacağını biliyordu. Bu gerekli bir süreçti çünkü zayıf ve küçük bir güç olarak yola çıkmışlardı ve karşılarında dünyanın en büyük askeri gücü tarafından finanse edilen, silahlandırılan ve danışmanlık verilen büyük bir düşman gücü vardı.

Ayrıca Filipinler 7.000’den fazla adadan oluşan bir takımadadır ve başka ülkelerle sınırı yoktur. NPA yabancı askeri destek almamakta ve gücünü inşa etmek için özenli siyasi ve askeri çalışmalara güvenmek zorundadır.

Filipin devriminin ne kadar sürede zafere ulaşacağını tam olarak kestiremiyoruz. Ancak Filipinler’deki egemen sistemin ekonomik ve siyasi krizi ile küresel kapitalist sistemin krizi, silahlı mücadelenin ve halkın demokratik devriminin istikrarlı bir şekilde ilerlemesi için son derece elverişli koşullar yaratmaktadır.

Filipinler Komünist Partisi’nin ideolojisini nasıl tanımlarsınız?

– FKP’ye Marksizm-Leninizm-Maoizm ya da onun bileşenleri olan diyalektik ve tarihsel materyalizm, ekonomi politik ve bilimsel sosyalizm rehberlik etmektedir. Parti için Marksizm-Leninizm-Maoizm’i Filipinler’in somut koşullarına uygulamak kritik önemdedir. FKP, üyelerinin ideolojik düzeyini temel, orta ve ileri düzeylerde resmi eğitim kursları yoluyla yükseltir.

FKP, 1956’dan 1990’da komünist partinin dağılmasına kadar eski Sovyetler Birliği’nde ve 1978’de Deng Xiaoping’in başa geçmesinden bu yana Çin’de modern revizyonizme karşı çıkmaktadır. Modern revizyonistler, burjuvazinin iktidarı yeniden ele geçirmesi ve kapitalist sistemi ve onun tüm çürümüşlüğünü restore etmesi için proletaryayı silahsızlandırmak ve güçsüzleştirmek amacıyla Marksizm-Leninizm’i çarpıtmaktadır.

Mevcut savaş alanındaki durum nedir ve FKP/NPA nasıl konumlanmaktadır?

– Filipinler Silahlı Kuvvetleri (AFP) ve Filipin Ulusal Polisi (PNP) 2017’den bu yana NPA’ya karşı, NPA’yı siyasi ve maddi destekten mahrum bırakmak için köylü kitlelerine karşı acımasız bir bastırma kampanyası, yoğunlaştırılmış istihbarat operasyonları (elektronik gözetleme ekipmanlı insansız hava araçlarının yaygın kullanımı dahil) ve birbirine yakın bir veya birkaç gerilla cephesine yoğunlaşan birkaç yüz ila bin askerden oluşan yoğun askeri operasyonlarla damgasını vuran topyekun saldırılar gerçekleştirdi.

Elbette savaşta kayıplar olması kaçınılmazdır. Ancak NPA şu ana kadar belirleyici çarpışmalardan kaçındı ve yenilgilerini en aza indirdi. NPA, köylü kitleleriyle bağlarını genişletmek ve güçlendirmek ve düşmanı dağılmaya ve güçlerini aşmaya zorlamak için bölgelerini veya operasyon alanlarını genişletmeye devam ediyor.

Hükümete karşı mücadelede FKP/NPA’nın karşılaştığı en büyük savaş meydanı zorlukları nelerdir?

– Şu anda FKP/NPA’nın karşılaştığı en büyük savaş meydanı zorlukları arasında düşmanın geniş çaplı yoğunlaşmış saldırılarının, hava bombardımanlarının ve köylü kitlelerine yönelik pasifikasyon ve bastırma kampanyasının üstesinden gelmek olduğunu söyleyebilirim.

NPA, düşmanı kör tutmak ve gözetleme ekipmanlarını işe yaramaz hale getirmek için sürekli olarak yüksek derecede gerilla askeri disiplini uygulamalıdır. Örneğin, NPA birlikleri uzun süre tek bir mevzide kamp kuramazlar. Her zaman orman gölgeliklerinin altında gizlenmelidirler; insansız hava araçları tarafından tespit edilmekten kaçınmak için açık alanlarda büyük oluşumlar sergileyemezler. Ateş üzerinde dumansız yemek pişirme ya da gece ışıksız hareket etme sanatında ustalaşmalıdırlar. Tespit edilemeyen ikmal hatlarını koruyabilmelidirler.

Düşman küresel konum belirleme sisteminin sızma ihtimaline karşı ekipmanlarını ve malzemelerini her zaman kontrol etmelidirler. Savunma harekatından kaçınırken, NPA birimleri düşmanla savaşa girmeye ve aktif savunma yapmaya da her zaman hazır olmalıdır.

Bir gerilla cephesinde, NPA birimleri düşmanı dağıtmak ve yoğun bir saldırı düzenlemesini engellemek için farklı noktalarda koordineli taktik saldırılar düzenleyebilmelidir. Bu da küçük saldırı timlerinin, milislerin ve partizan birliklerinin örgütlenmesini ve sevk edilmesini gerektirecektir.

Aynı zamanda, NPA ve önde gelen Parti komiteleri, toprak mücadelesini yürüterek ve feodal, yarı feodal ve diğer tüm baskı biçimleriyle savaşarak kitleleri uyandırabilmeli, örgütleyebilmeli ve harekete geçirebilmelidir. Devlet güçleri tarafından işlenen faşist suçlara karşı adalet için kitlelerin haykırışlarına cevap verebilmeli ve böylece onları mücadelelerini sürdürmeye cesaretlendirebilmelidirler.

NPA savaş alanındaki kayıplar ve teslim olanlarla nasıl başa çıkabiliyor?

– Elbette FKP/NPA kayıpların ve gerilemelerin savaşın olağan akışında olduğunu bilmektedir. Ancak Parti ve NPA, bildirilen kayıpların veya teslim olmaların çoğunun asılsız olduğunun da farkındadır. Düşmanın 20,000’den fazla NPA üyesinin teslim olduğu iddiası, birkaç yıl önce NPA’nın sadece 4,000 veya daha az savaşçısı olduğunu ilan ettiği düşünüldüğünde gülünçtür. Aslında bu “teslim olanların” çoğu, sürekli askeri baskı, taciz ve tehditlere maruz kalan silahsız sivillerdir.

NPA savaşçılarının ideolojik ve siyasi bilinçleri sürekli eğitim ve kültürel çalışmalarla güçlendirilmektedir. Halkın davası için savaşma ve hayatlarını feda etme konusunda çelikleşmiş ve kararlıdırlar. Ölen yoldaşlar anılmakta ve onurlandırılmaktadır.

Aynı zamanda, NPA birimleri zayıflıklarını değerlendirmeli ve bunlardan ders çıkarmalıdır. Çoğu zaman kayıplar disiplinsizlikten ya da temel askeri politikalara uyulmamasından kaynaklanmaktadır.

NPA silahlı direnişe katılmaları için yeni üyeler kazanmakta başarılı oluyor mu? Eğer öyleyse, onları bu davaya çeken nedir?

– Köylü kitlelerinden, özellikle de gençlerden NPA’ya sürekli bir katılım olmaktadır. Özellikle toprak reformu ve diğer anti-feodal mücadelelerin köylü kitleleri tarafından NPA ile birlikte yürütüldüğü gerilla bölgelerinde katılım oldukça güçlüdür. Bu bölgelerde Kızıl savaşçılar gençler tarafından model olarak görülüyor ve pek çoğu kendi toplumlarına hizmet edebilmek ve genel devrimci davanın ilerlemesine yardımcı olabilmek için Kızıl savaşçı olmayı arzuluyor.

Düşmanın faşist vahşetini gören ya da deneyimleyen kitleler genellikle NPA’ya katılmaya yöneliyorlar. Sadece NPA’ya katılarak kendilerini savunabileceklerini, mücadele edebileceklerini ve adalete ulaşabileceklerini görüyorlar. Düşman tarafından takip edilen birçok kitle aktivisti NPA’nın gerilla cephelerinin güvenli sığınağını arıyor.

Ayrıca şehirlerdeki işçilerden ve entelektüellerden, özellikle de yeraltı devrimci örgütlerine katılanlardan NPA savaşçılarına sürekli katılımlar olmaktadır. Birçoğu NPA’ya katılıyor çünkü toplumsal ve ulusal özlemlerine ancak silahlı devrim yoluyla ulaşabileceklerini biliyorlar.

FKP/NPA ulusal bir örgütlenme ağı, ancak saflarınızda başka ülkelerden gelen yabancı gönüllü savaşçılar var mı?

– Evet, NPA’ya katılan Filipin vatandaşı olmayanlar da oldu. Şu anda bile yurtdışından Filipinler’deki silahlı mücadelede nasıl savaşçı olabileceklerine dair sorular almaya devam ediyoruz.

Yeni Başkan Ferdinand Marcos Jr’ı ve Marcos ailesinin iktidara dönüşünü nasıl görüyorsunuz? Babasının iktidardaki görev süresinden haberdar olmayanlar için bu tarihsel olarak ne anlama geliyor?

Ferdinand Marcos Jr’ın başkanlığa yükselişi ve Marcos’ların iktidara dönüşü, Filipinler’deki egemen siyasi sistemin çürümüşlüğünün açık bir göstergesidir. Marcos Jr, Marcos’ların yasadışı yollardan elde ettiği büyük miktardaki servetini, Duterte yönetici kliği ile işbirliği yaparak otomatik seçim sistemine hile karıştırmak ve son birkaç yıldır kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey yapmamasına rağmen kendisine “ezici” bir zafer kazandırmak için kullandı. Onun Duterte’lerle birlikte, Arroyolar ve Estradalarla da ittifak halinde iktidara yükselişi, Filipinler’deki siyasi hanedanların en kötüsünün iktidara yükselişine işaret etmektedir.

Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek ki Marcoslar, Filipin halkı tam da Marcos’un adaşı olan diktatör babası tarafından 1972 yılında ilan edilen ve 14 yıllık bir terör ve yağma saltanatını başlatan sıkıyönetimin 50. yıldönümünü karşılamaya hazırlanırken iktidara geri döndü. Baba Marcos kongreyi feshetti, tüm mahkemeleri kapattı ve askeri yönetimi kurdu. Yaklaşık 70.000 kişinin tutuklanması, 30.000’den fazla kişinin işkence görmesi ve 3.000’den fazla kişinin öldürülmesiyle damgasını vuran tüm muhalefete ve direnişe karşı baskı uyguladı.

Marcoslar büyük ticari faaliyetleri devraldı ve devlet fonlarını ve kamu kredilerini yağmaladı.

İktidarları sırasında 10 milyar dolardan fazla servet biriktirdikleri tahmin edilmekte olup, bu servetin çoğu denizaşırı bankalarda, sahte şirketlerde, mücevherlerde, tablolarda ve diğer lüks eşyalarda saklanmıştır. Bu servetin çoğu ellerinde kaldı ve siyasi rehabilitasyonları için kullanıldı. Geçtiğimiz yıllarda ve özellikle de son seçimler sırasında Marcoslar, tarihin büyük bir çarpıtması olarak sıkıyönetim döneminin Filipinler için “altın yıllar” olduğu söylemini aktif bir şekilde öne sürdüler. Marcoslar, yenilenen güçlerini servetlerini ve siyasi hanedanlıklarını daha da genişletmek için kullanacaklardır.

Öte yandan, sıkıyönetimin 50. yıldönümünde Marcos’ların siyasi iktidara talihsiz dönüşü, Filipinler’deki yurtsever, ilerici ve demokratik güçleri, sıkıyönetimin tüm kurbanları için adalet talep etmek ve mevcut Marcos rejimi ve onun anti-demokratik ve ulusal karşıtı politikalarıyla mücadele etmek için yoğun bir kampanya yürütmek üzere harekete geçirdi.

Yönetim FKP ile barış görüşmelerini sürdürmeyeceğini söyledi. Bu durum NPA’nın eylemlerini nasıl şekillendirecek?

– Marcos rejiminin Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi (NDFP) ile barış görüşmelerini sürdürmeyi reddetmesi NPA’ya silahlı mücadeleyi ilerletmek için daha fazla neden veriyor. Önceki gün Marcos, silahlı kuvvetlerine kontrgerilla saldırılarının “temposunu arttırma” emri verdi ki bu sadece halka karşı daha yaygın askeri ve polis ihlallerine yol açacaktır. Geçmişteki tüm rejimler gibi Marcos da mevcut topraksızlık ve toprak gaspı sorununu çözmeye niyetli değil.

Aslında bu sorun, yabancı çokuluslu şirketlerin madencilik faaliyetlerini genişletme ve ihraç ürünleri ekme telaşıyla daha da kötüleşmekte ve köylülerin topraklarından yaygın bir şekilde göç etmesine neden olmaktadır.

Yeni Halk Ordusu kısa bir süre önce, her biri 50 yılı aşkın bir süre boyunca harekete hizmet etmiş olan Ka Oris ve Ka Bok’u kaybetti. Bu iki isim hareket için ne kadar önemliydi ve iki vazgeçilmez liderin kaybı silahlı komünist harekete ne kadar zarar verdi?

– Ka Oris ve Ka Bok Parti’nin ve Yeni Halk Ordusu’nun iki kilit lideriydi. Parti ve NPA’nın büyümesine katkıları ölçülemez. En az iki nesil kadro ve savaşçı yetiştirdiler. Düşmanın elinde ölmeleri devrimci hareket için büyük bir kayıptır.

Programların, politikaların ve kararların bireylerin kolektif çalışmasıyla alındığı kolektif bir liderlik sergilemeleri Parti ve NPA’nın avantajınadır. Dahası, Ka Oris ve Ka Bok’un yerini alabilecek genç kadro ve komutanlardan oluşan derin bir kadro yapısı mevcuttur. Büyük liderlerin ölümü bir ormandaki dev ağaçların devrilmesine benzer: Gölgelikte güneş ışığının geçmesine izin veren bir delik açılır ve bu da yeni ağaçların büyümesini sağlar.

Ka Oris ve Ka Bok’un mirası nasıl devam ediyor? Hareketin gençlerine ne öğrettiler ve FKP/NPA liderlerinin gelecek nesillerini nasıl etkilediler?

– Hem Ka Oris hem de Ka Bok NPA’nın seçkin gerilla savaşçılarıydı. Uzun yıllar boyunca gerilla savaşı yoluyla NPA birliklerinin mangalardan bölüklere kadar büyümesine öncülük ettiler ve NPA’ya her zaman kitlelere yakın olmayı öğrettiler. Son nefeslerine kadar, ilerlemiş yaşlarında bile, NPA’nın genç komutanlarıyla birlikte çalıştılar, konferanslarda onlara katıldılar, güçlü yönlerini gösterdiler ve zayıflıklarının üstesinden gelmelerine yardımcı oldular.

Ka Oris ve Ka Bok’un yaşamları ve eylemleri hakkında Filipinler’deki genç ve gelecek kuşak komünistlere ve Kızıl savaşçılara ilham verebilecek ve öğretebilecek daha fazla materyal üretmeyi umuyoruz.

Ka Oris’in öldürülmesiyle ilgili tartışmaları açıklayabilir misiniz?

Askeri yetkililer Ka Oris’in 30 Ekim’de bir NPA kampına düzenlenen hava bombardımanı ve silahlı baskın sırasında öldürüldüğünü iddia etti. Gerçekte ise bir gece önce askerler tarafından araçları durdurulmuş ve kaçırılmıştı. Ka Oris ve doktoru (Ka Pika), hastalığının tedavisi için bir sağlık tesisine gitmek üzere motosikletle seyahat ediyorlardı.

Yerel halktan olan motosiklet sürücüleri hiçbir zaman bulunamadı. Kamuoyunun tepkisine rağmen ordu, cesetlerin bir patolog tarafından bağımsız olarak incelenmesine izin vermedi. “Covid-19 protokolleri” gerekçe gösterilerek cenazeler, ailelerine haber dahi verilmeden, suçlarının kanıtlarını yakmak amacıyla yakıldı.

Filipinler’deki İslam Devleti Doğu Asya Eyaleti ve BIFF (Bangsamoro İslami Özgürlük Hareketi –ÇN) gibi hükümet karşıtı cihatçı gruplar hakkındaki görüşünüz nedir? NPA bu gruplarla hiç çatıştı mı?

– Filipinler’deki sözde cihatçı silahlı grupların birçoğu aslında Mindanao’nun birçok bölgesinde yaşayan azınlık Moro halkının mücadelesiyle bağlantılı silahlı gruplardır. Bu grupların çoğu bir zamanlar Moro halkının ulusal kendi kaderini tayin hakkını savunan devrimci bir mücadele örgütü olan Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLF) ya da Moro İslami Kurtuluş Cephesi’ne (MILF) mensuptu.

Uzun yıllar boyunca devrimci güçler, Moro halkının davası için aktif olarak savaştıkları süre boyunca bu Moro gruplarıyla resmi ve gayri resmi ittifaklar sürdürdü. MNLF 1997 yılında Ramos hükümetine önemsiz bir siyasi uzlaşma karşılığında teslim oldu. MILF de 2014’ten itibaren aynı yolu izleyecektir. Yetkilileri silahlarını teslim etmeyi kabul ettikten sonra yerel “Bangsamoro otoritesinin” başına geçmiştir. Yabancı şirketlerle ortaklık içinde olan bu yetkililer artık Moro halkının kaynaklarının sömürülmesine ve yağmalanmasına ortak oluyorlar. Moro halkının toprakları Filipin hükümetinin askeri ve polis gücü tarafından yağmalanmaya devam ediyor.

Marawi City’nin 2017 yılında bombalanması, Moro halkına Filipin hükümetinin önünde eğilmeye devam etmeleri gerektiğini hatırlatmanın bir yoluydu. Azınlık Moro halkı baskı altında tutulmaya devam ediyor; bu nedenle birçok grup topraklarını savunmak için silahlanmaya devam ediyor ve yüzyıllardır süren direnişlerini sürdürüyor. Bu grupların birçoğu yerel siyasi liderlere bağlı olmakla birlikte, bazıları da orduyla işbirliği yapmaktadır.

Genel olarak NPA bu grupları Filipin halkının ulusal demokratik davasına karşıt olarak görmemektedir. NPA, AFP’nin kontrgerilla hareketiyle işbirliği içinde olan bazı gruplara karşı tetikte olsa bile, kitleler arasında siyasi çalışma yürütürken bu grupların kendi bölgelerindeki otoritelerine gereken itibarı göstermektedir.

FKP/NPA’nın uluslararası komünist örgütlerle ya da yabancı ülkelerde bulunan komünist gruplarla herhangi bir işbirliği ya da sadece olumlu ilişkisi var mı?

– FKP ve Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi ile müttefik olan diğer devrimci güçler, diğer ülkelerdeki diğer komünist, devrimci ve anti-emperyalist örgütler ve bireylerle olumlu ilişkiler sürdürmektedir. Bu ilişkiler resmi bağlantılardan düzenli yazışmalara kadar uzanmaktadır.

– NPA bazen ideolojik bir dava uğruna savaşan isyancılardan ziyade suçlular olarak karalanıyor. Siz buna ne diyorsunuz?

– Tüm dünyada, yüzyıllar boyunca, ulusal ve sosyal kurtuluş savaşçıları haydutlar ve suçlular olarak adlandırıldı. Filipinler’de, İspanyol sömürgeciliği döneminden ABD sömürgeciliğine ve ABD yeni-sömürgeciliğine kadar silahlı devrimciler haydutlardan Bandidos’a (Bandidos Motosiklet Kulübü, dünya çapında üyeliğe sahip bir yasadışı motosiklet kulübü –ÇN) kadar çeşitli isimlerle anıldılar. Elbette son yıllarda gericiler NPA’yı karalamak için “terörizm” kavramını kullanmaya başladılar.

Elbette, ABD emperyalistleri ve gericiler tarafından karalanmak, FKP ve NPA’nın doğru olanı yapmaya devam ettiği, yani halkın davası için savaştığı, onları devlet terörizmine karşı savunduğu ve ulusal ve sosyal kurtuluş özlemlerini ilerlettiği anlamına gelir.

NPA, sivilleri tehdit ettiği için kara mayınları kullanmakla eleştiriliyor. NPA bunları kullanıyor mu ve kullanıyorsa neden?

– NPA uzaktan kumandayla patlatılan kara mayınları kullanıyor. Bunlar yerel olarak temin edilen malzemelerden elle üretilmektedir. FKP ve NPA, bu kara mayınlarının Ottawa Antlaşması kapsamında yasaklanan silahlar tanımına girmediğini, çünkü bunların bir kurbanın teması veya yakınlığı ile patlamadığını savunuyor. Bu silahlar sadece açık bir askeri hedefle tetiklenmektedir ve sadece bir pusu beklenirken yerleştirilir.

Bu kara mayınları, ABD’nin Kamboçya, Laos ve diğer birçok ülkede bıraktığı binlerce kara mayınının aksine bakımsız bırakılmamaktadır. Kanada silahlı kuvvetlerinin de C-19 kara mayınlarının komuta ile patlatıldığı için Ottawa Anlaşması kapsamında olmadığını savunduğunu da belirtmeliyim.

– Filipinler Komünist Partisi sık sık Çin Komünist Partisi’ni eleştirmektedir. Hem FKP hem de ÇKP kendini komünist ilan ettiği için insanların kafası sık sık karışıyor. FKP’nin Çin’e bakışı nedir? Çin gerçek devrimci komünist kökenlerinden ne zaman ve nasıl uzaklaştı?

– Gerçekten de Çin Komünist Partisi bir zamanlar devrimci bir örgüttü ve 1976’da Mao Zedong’un ölümüne kadar uluslararası komünist hareketin merkezinde yer aldı. ÇKP 1978’den itibaren Deng Xiaoping liderliğindeki modern revizyonistler tarafından ele geçirildi.

Deng, on yılı aşkın bir süre boyunca (1992’deki ölümüne kadar) Çin’deki sosyalist sistemin tüm kazanımlarını tersine çevirdi. “Pazar odaklı reformlar” ve “aile sorumluluğu” sloganları altında ÇKP, toprağın yeniden özelleştirilmesine ve bir zamanlar verimli olan komünlerin dağıtılmasına izin vererek yüz milyonlarca köylünün yerinden edilmesine ve ucuz işsiz işgücünden oluşan geniş bir okyanusa dönüşmesine neden oldu. Sendikalar ve devrimci işçi komiteleri dağıtılırken, fabrikalar daha sonra devlet işletmelerini özel işletmelere dönüştürecek olan yöneticilerin ve bürokratların otoritesi altına sokuldu.

ÇKP yönetimi altında, servetinin büyüklüğü neredeyse hayal bile edilemeyecek bir devlet tekelci burjuvazisi ortaya çıktı. Bunlar, devlet iktidarını servet ve iktidarlarını artırmak için kullanmaktadırlar. Büyük özel şirketlerin yanı sıra devlet işletmelerini de kontrol etmektedirler.

Mao Zedong, 1960’ların sonlarında ve ölümüne kadar, Stalin’in ölümünden bu yana Sovyetler Birliği’nde ve hatta kendi liderliği altında ÇKP içinde gözlemlediği gibi, komünist parti içinde modern revizyonistlerin veya burjuvazinin yükselişine karşı uyarıda bulundu. “Teknolojik ilerlemeyi” sosyalist ilerlemenin önüne koyan ve “uzmanların” önemini kitlelerin öneminden üstün gören ÇKP yetkililerine karşı sert bir mücadele verdi. Mao’nun Çin halkını komünist parti içinde burjuvaziye karşı savaşmaya çağırdığı Büyük Proleter Kültür Devrimi sırasındaki çalkantılı zamanların özü buydu.

FKP Çin’i Filipinler’in deniz sahasını ihlal etmekle suçladı. Bunu nasıl ve ne için yapıyorlar?

– 2010’lardan bu yana, özellikle de 2017’den beri Çin, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında tanınan Filipinler karasuları içinde en az 7 askeri tesis inşa etti. Araziyi geri kazanmak ve okyanusun ortasında bazıları pist ve limanlarla donatılmış askeri üslere dönüştürdükleri büyük yapay adalar oluşturmak için kum çıkarmak için endüstriyel makineler kullandılar. Bu tesisler savaş gemilerinin, amfibi araçların, jet avcı uçaklarının ve helikopterlerin hazır bulundurulması için kullanılıyor.

Çin’in açık amacı, emperyalist rakiplerinin (özellikle de ABD’nin) deniz yollarını ekonomik ve askeri baskı noktaları olarak kullanmasını önlemek için Batı Filipin Denizi’ne (aynı zamanda Güney Çin Denizi) hakim olmaktır. Ancak Çin bunu yaparken Filipinler’in egemen denizlerini ihlal etmektedir.

Aynı şekilde FKP retorik olarak ABD’ye karşı da düşmanca bir tutum sergiliyor. ABD ile ne gibi şikayetleriniz var?

– Bence “ABD’den şikayetçi olmak” yetersiz bir ifade. ABD’nin Filipinler üzerindeki emperyalist hakimiyeti, baskısı ve sömürüsü –ilk olarak 1898’den 1946’ya kadar sömürge olarak, o zamandan beri de yarı sömürge ya da yeni sömürge olarak- ülkenin geri kalmışlığının ve Filipin halkının büyük çoğunluğunun yaşadığı zorlukların ve yoksulluğun temel nedenlerinden biridir.

Çeşitli ABD kuruluşlarıyla ayrı ayrı şikayetleriniz var mı –örneğin, Amerikan çokuluslu şirketleriyle ilgili bir şikayetiniz ve ABD ordusuyla ilgili ilgisiz bir şikayetiniz- yoksa bunların hepsini aynı sorunun bir parçası olarak mı görüyorsunuz?

– ABD emperyalistleri Filipinler’deki hakimiyetlerini ekonomik kaynakların kontrolü, siyasi ve askeri müdahale ve kültürel hakimiyet yoluyla sürdürmektedir. Filipin hükümeti, ordu üzerindeki kontrolü, IMF-DB’nin kilit ekonomik kurumlar ve iş örgütleri üzerindeki kontrolü ve Filipin yönetici elitleri arasındaki ajanları aracılığıyla sürdürülen ABD hükümetinin kontrolü altında olan bir vasal devlet ya da yeni sömürge devletidir.

ABD, 20. yüzyılın başından bu yana ülke ekonomisini muz ve ananas gibi tarımsal ürünlerin yanı sıra kereste ve mineraller gibi ucuz hammadde tedarikçisi olarak ve 1950’ler ve 1960’lardan itibaren de montaj tipi imalat için ucuz işgücü kaynağı olarak şekillendirdi ve mahkum etti. ABD emperyalistleri bu “kalkınma” modelini sürdürmek için yerel büyük toprak ağaları sınıfıyla işbirliği yaparak gerçek bir toprak reformunu engelledi ve yerel sanayilerin gelişmesini engelledi.

Böylece ülke büyük ölçüde geri kalmış, tarımsal ve endüstriyel olmayan bir ülke olarak kaldı. İğne bile üretememektedir ve gıda üretimi ve diğer tüketici ürünleri için tüm makineler ithal edilmektedir. Çok uluslu şirketlerin “küresel değer zincirinin” bir parçasını oluşturan diğer ülkeler gibi Filipinler de yarı iletken ya da araç parçaları üretiminin emek yoğun kısımlarının gerçekleştirildiği ancak yerel ekonomiden tamamen kopuk “ekonomik bölgelere” ev sahipliği yapıyor.

ABD ordusunun Filipinler Silahlı Kuvvetleri (AFP) tarafından yürütülen kontrgerilla operasyonlarına katılımı konusunda bir bakış açınız var mı? Sizin bakış açınıza göre ABD güçleri bu operasyonlara ne katıyor ve ABD’nin katılımı FKP/NPA’nın genel mücadelesini nasıl değiştirdi?

– AFP’nin kontrgerilla operasyonları her zaman ABD ordusu tarafından yönetilmiştir. AFP subayları, askeri üstünlüğü yansıtmaya ve sürdürmeye öncelik veren ABD kontrgerilla dogması ile eğitilmiş ve aşılanmıştır. Buna yüzeysel olarak, aslında halkı silahlı direnişe iten temel sosyoekonomik sorunları ele almayan “kalkınma projeleri” giydirilmiştir.

ABD’nin kışkırtmasıyla AFP, Vietnam’da olduğu gibi Filipinler’de de büyük ölçüde etkisiz olduğu kanıtlanmış olmasına rağmen, kontrgerilla cephaneliğinin bir parçası olarak havadan bombalama, havadan bombardıman ve topçu ateşi kullanmaya başladı. Bu silahlar esas olarak halk arasında terör yaratmak ve ordunun üstün gücü karşısında boyun eğmelerini sağlamak için kullanılmaktadır.

ABD güçleri genellikle bulundukları Batı Mindanao’da kontrgerilla operasyonlarında görülüyor, ancak ABD AFP’ye havadan gözetleme ve diğer kritik yardımcı işlevleri yerine getirme konusunda yardım sağladığını inkar etmiyor. Geçmişte Amerikan askerlerinin NPA karşıtı operasyonlarda AFP’nin taktik komuta mevkilerinde görüldüğü olmuştur. Amerikan insansız hava araçları gerilla bölgeleri üzerinde uçarken görülmüştür.

ABD ordusu, NPA’ya karşı yürütülen kontrgerilla operasyonlarında, bunun geniş çaplı kınamalara yol açacağını bildiği için düşük bir profil sergilemiştir.

FKP/NPA tarafından daha önce yapılan açıklamalarda ABD ordusu ile AFP (Filipinler Silahlı Kuvvetleri) arasındaki kuvvetlerin statüsü anlaşmaları iki devlet ortağı arasında “eşit olmayan” bir ilişki olduğu gerekçesiyle kınanmıştı. Bu ilişki hakkında daha fazla bilgi vermek ister misiniz?

– Efendi ile kukla arasında yapılan bir “anlaşma” asla eşit olamaz. Bu anlaşmalar arasında 1951 tarihli Karşılıklı Savunma Anlaşması (MDT), 1998 tarihli Misafir Kuvvetler Anlaşması (VFA, önceki kuvvet statüsü anlaşmasının yerini almıştır) ve 2015 tarihli Geliştirilmiş Savunma İşbirliği Anlaşması (EDCA) yer almaktadır ve bunların hepsi ABD ordusuna Filipinler’de bölge dışı haklar ve özel yasal statü vermektedir.

70 yılı aşkın bir süredir MDT, ülkeyi ABD’nin jeopolitik politikalarına bağlı tutmak için bir çerçeve görevi görmüş ve bu çerçevede Filipinler, Kore ve Vietnam’daki ABD savaşlarına katılmak zorunda kalmıştır. ABD, 1946’dan 1991’e kadar yaklaşık 65.000 hektarlık bir alanı kapsayan büyük askeri üsler bulundurdu. Bunlar ABD’nin İran ve Afganistan’a kadar uzanan savaşları için fırlatma rampası görevi gördü. Bugün ABD, Filipinler’i Çin’e karşı ekonomik ve askeri baskıyı sürdürmek için bir platform olarak kullanmak istiyor.

VFA’nın hükümleri ABD güçlerinin ülkeye serbestçe girmesine ve özel ayrıcalıklardan yararlanmasına izin verdi. Cinayetlere karışanlar da dahil olmak üzere kötü niyetli Amerikan askerleri kovuşturma ve cezadan kaçtı. Yerel mahkemelerde transseksüel bir kadını öldürmekten hüküm giyen Joseph Scott Pemberton adlı bir Amerikan askeri, cezasının bir anını bile yerel bir hapishanede çekmemiş, askeri bir kampın içindeki bir ABD tesisinde tutulmuştur.

EDCA kapsamında ABD’nin AFP’ye ait askeri kamplarda AFP komutanının giremeyeceği ya da denetleyemeyeceği özel tesisler inşa etmesine ve bunları muhafaza etmesine izin verildi. ABD bu tesisleri silahlarını muhafaza etmek ya da askerleri için dinlenme ve eğlenme tesisleri olarak kullanmaktadır.

FKP’nin Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve savaşın nedenleri konusundaki pozisyonu nedir? Bunu ABD ile Rusya arasında bir vekalet savaşı olarak mı görüyorsunuz?

– Ukrayna’daki savaş giderek daha açık bir şekilde ABD’nin Rusya’ya karşı bir vekalet savaşıdır. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana yaklaşık yirmi yıldır ABD, ABD ve NATO’nun ittifakını daha önce Varşova Paktı’nın parçası olan ülkelere genişletmeme sözü verdiği 1991 tarihli orijinal Minsk Anlaşması’nı kasıtlı olarak ihlal etti. Yugoslavya’daki savaşla başladı, Bosna-Hersek’te, Sırbistan’da ve Ukrayna’ya ulaşana kadar bu ülkeleri teker teker NATO’ya girmeye zorladı.

ABD, Rusya sınırı boyunca askeri üsler ve füze tesisleri kurmuştur. ABD’nin Ukrayna’ya siyasi ve askeri müdahalesi 2000’li yılların ortalarından bu yana durmaksızın devam etmiş, Rusya karşıtı bir darbeyi kışkırtmış ve Nazi tipi örgütleri silahlandırıp eğiterek Rusça konuşulan Donbass bölgesine karşı son yedi yıl içinde 14.000’den fazla insanın ölümüne neden olan acımasız bir savaş başlatmıştır.

Dolayısıyla Ukrayna’daki Rus askeri saldırısı, ABD ve NATO saldırganlığına karşı bir karşı-saldırı olarak kategorize edilebilir. Rusya, Ukrayna’yı işgal etmek gibi bir niyeti olmadığını, sadece Donbass bölgesini kuşatan ABD destekli Ukrayna güçlerini, Donbass’a özel bir özerk statü tanıyan 2015 Minsk Anlaşması doğrultusunda geri püskürtmek istediğini açıkladı. Ukrayna’da uzun süreli bir savaşa girmek zorunda kalmak yerine barış görüşmeleri yoluyla savaşı hızla sona erdirmek Rusya’nın çıkarınadır.

Ancak ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya yönelik askeri desteğini artırarak sürdürmesi savaşı uzatmakta ve barış görüşmelerini engellemektedir.

Ukrayna’dan bahsetmişken, NPA’nın kısa süre önce yaptığı bir açıklamada, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın FKP/NPA’yı Yabancı Terör Örgütleri (FTO) listesine yeniden dahil etmesi kınandı ve “ABD, FKP/NPA gibi devrimci örgütleri ‘terörist’ olarak etiketlerken, aynı etiketi Ukrayna’daki kötü şöhretli Azov Taburu gibi faşist gruplara uygulamıyor, ki ABD aslında bunların silahlandırılmasına ve eğitilmesine yardım ediyor” denildi. ABD’nin kimi terörist olarak tanımladığı, kimi de eğitip donatmayı tercih ettiği devlet dışı gruplar ve/veya hükümet paramiliterleri hakkında daha fazla bilgi vermek ister misiniz?

– ABD “yabancı terör örgütleri” listesini, denizaşırı ülkelerde yürüttüğü savaşları meşrulaştırmak için küresel müdahalenin bir aracı olarak tutmaktadır. Bu listeye kimin ya da hangi örgütün dahil edileceğine tek taraflı olarak karar veren ABD, öncelikle anti-emperyalist güçleri hedef almaktadır. ABD’nin terör listesinde yer alan grup ya da bireyler daha önce Ortadoğu ve Afganistan’daki müdahale savaşlarında ABD ile birlikte çalışmışlardır.

ABD’nin farklı ülkelerdeki paramiliter güçleri silahlandırarak ABD şirketlerine hizmet etme konusunda uzun bir geçmişi var. Geçtiğimiz yıllarda Suriye’nin kuzeyindeki Özgür Suriye hareketinin silahlandırılması gibi, ABD de 1980’lerde Nikaragua’da Sandinista rejimini yıkmak için Kontraları silahlandırmıştı. Obama’dan bu yana ABD ayrıca Pakistan ve Afganistan’daki hedeflerini vurmak için yaygın bir insansız hava aracı savaşı başlattı ve suikast operasyonları sırasında binlerce sivilin ölümüne neden oldu.

– FKP/NPA’nın terör listesine ilişkin aynı açıklamanızda ABD vatandaşlarına “Filipinler’de ve dünya genelinde bir müdahale aracı olarak kullanılan sözde terör listesinin iptal edilmesini talep etmeleri” çağrısında bulunmuştunuz. FKP/NPA neden terör listesinden çıkarılmalı ve Amerikan halkı neden bu grupların listeden çıkarılması için çaba sarf etmelidir?

– Sadece FKP ve NPA ABD’nin terör listesinden çıkarılmamalı, aynı zamanda ABD’nin terör listesi de çöpe atılmalıdır.

Her uluslararası hukuk öğrencisinin bildiği gibi, Birleşmiş Milletler düzeyinde bile terörizmin evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımı yoktur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 11 Eylül sonrasında “terörizme” karşı küresel bir savaş başlatmak için ABD’nin diktelerine boyun eğdiğinde böyle bir tanımın yokluğu nedeniyle tıkanmamıştı.

Dolayısıyla ABD’nin terör listesi, ABD tarafından müdahale savaşları için kullanılan tek taraflı bir araçtır. Bu savaşlar Amerikan işçi sınıfı ve halkının desteğini almamaktadır. Onlar bu müdahale savaşlarının Amerikan halkının çıkarları için değil, askeri-endüstriyel kompleksin ve küresel ekonomik pastadan daha büyük bir dilim almak isteyen Amerikan çokuluslu şirketlerinin çıkarları için yapıldığının farkındadırlar.

“Terörizm” terimi ABD tarafından, halkın ulusal ve sosyal kurtuluş davasını ilerleten devrimci örgütler olan FKP ve NPA’nın itibarını lekelemek için kötü niyetle kullanılmıştır.

FKP’nin Güney Çin Denizi’nde ve özellikle de ABD-Çin rekabeti bağlamında Tayvan konusunda artan gerilimlere ilişkin tutumu nedir?

– FKP, dünyayı savaşın eşiğine yaklaştıran ABD’nin Çin’e yönelik provokasyonlarını kınamıştır. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin son ziyareti, ABD’nin Çin ile imzaladığı ve sadece tek bir Çin’i tanıyarak Tayvan’ın statüsü konusunu Tayvan boğazlarının her iki tarafındaki Çin halkının kararına bırakmayı taahhüt ettiği 1972 tarihli Şangay Bildirisini altüst etti.

Pelosi’nin ziyaretinden önce ABD Savunma Bakanı, Atlantik Konseyi’nin savaş şahinleriyle birlikte (ki bunlar aynı zamanda Facebook’un “topluluk kuralları”nın arkasındaki kişilerdir), açıkça Tek Çin politikasının sona erdirilmesi çağrısında bulunmuştur.

Bu provokasyonlar, Obama’nın büyük ölçüde Çin’i hedef alan “Asya’ya yönelişinden” bu yana atılan en son adımlardır. Bu yönelim aynı zamanda ekonomik ve ticari yaptırımları, Güney Çin Denizi, Filipin Denizi ve Tayvan’ın batısındaki denizlerde askeri varlığın artırılmasını, Quad’ın yeniden canlandırılmasını (Avustralya, Hindistan, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasında Dörtlü Güvenlik Diyaloğu –ÇN) ve NATO’nun yakın zamanda Çin’in stratejik bir tehdit olduğunu ilan etmesini de içermektedir.

FKP aynı zamanda Tayvan’ın özerkliği ya da Çin ile yeniden birleşmesi meselesinin çözümünde Çin’in militarizmini kınamıştır.

Ülkenin önemli coğrafi konumu göz önüne alındığında, ABD-Çin arasındaki büyük güç rekabetinin yoğunlaşması Filipinler’i ve halkını nasıl etkiler?

– ABD-Çin çatışmasının şiddetlenmesi Filipinler üzerinde büyük bir etki yaratacaktır. Hem Çin hem de ABD, ülkeyi etkisiz hale getirmek ya da güç projeksiyonları için bir sıçrama tahtası olarak kullanmak amacıyla Filipinler’deki konumlarını güçlendirmeye çalışmaktadır.

Marcos rejiminin devler karşısındaki omurgasızlığı ülkeye ve Filipin halkına zarar verecektir. Marcos rejimi, artan askeri çatışmalar karşısında ülkenin egemenliğini savunmak yerine, hem ABD’nin hem de Çin’in ülkeyi askeri hedefleri için kullanmasına izin veriyor. Marcos ise ABD’ye daha fazla uşaklık etmektedir.

Filipin halkı, emperyalist güçlerden herhangi birinin Filipinler’e karşı bir tür işgale başvurması durumunda ülkeyi savunmak için ulusal bir savaş yürütmek üzere birleşmeye hazır olmalıdır.

– FKP/NPA’nın Filipinler’deki geleceği nedir?

– Filipinler’deki koşullar devrimci davayı ilerletmek için son derece mükemmel olmaya devam ediyor. Egemen sistemin kronik krizi devam etmekte ve uluslararası kapitalist sistemin aşağı doğru gidişatının ortasında önümüzdeki yıllarda daha da kötüleşmeye hazırlanmaktadır. Marcos’un iktidara yükselişi, egemen sistemin çürümüşlüğünü daha da açığa çıkarmakta ve giderek daha fazla insanın devrimin gerekliliğinin bilincine varmasını sağlamaktadır.

FKP ve NPA on binlerce kadrosuyla, Filipin halkının silahlı ve silahsız mücadele biçimleriyle direnişini yoğunlaştırmasına önderlik edecek bir konumdadır.

Parti, NPA’nın önümüzdeki yıllarda istikrarlı bir şekilde büyüyeceğini ve genişleyeceğini görmektedir. Halk savaşını büyümenin bir sonraki aşamasına taşımayı amaçlamaktadır. Parti aynı zamanda silahlı direnişin büyümesinin, işçilerin ve şehirlerdeki diğer demokratik kesimlerin kitlesel mücadelelerinin ilerlemesiyle birleşeceğini de görmektedir.

Parti, halkın demokratik devrimini kazanmak için net bir stratejiye sahiptir. Parti ve güçleri devrimci hareketi zafere yaklaştıracak bir konumdadır.

– Okurlarımıza söylemek ya da eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

– Bize deneyimlerimizi paylaşma ve Filipin halkı ile dünyanın dört bir yanındaki insanların karşı karşıya olduğu önemli meseleler hakkındaki görüşlerimizi ifade etme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu