Güncel

Bir araya gelen gençlik örgütleri seçimleri tartıştı

Devrimci Gençlik Birliği'nin çağrıcısı olduğu “Gençlik seçimini tartışıyor” etkinliği İstanbul Hisarüstü’nde gerçekleştirildi.

Devrimci Gençlik Birliği’nin çağrıcısı olduğu “Gençlik seçimini tartışıyor” etkinliği 29 Mart tarihinde gerçekleştirildi. Etkinliğe panelist olarak Temel Demirer katıldı. Panelde seçimin tartışıldığı kısımda ise DGB’nin yanı sıra EHP Gençliği, Kaldıraç Üniversite, KÖZ ve Yeni Demokrat Gençlik konuşmacı oldu.

Demirer: Kriz, savaş ve dünya halleri

Panel-forum şeklinde gerçekleşen etkinlikte ilk olarak sözü “Sürdürülemez kapitalizm: Kriz, savaş ve dünya hal(ler)i” konu başlığı ile Temel Demirer aldı.

Temel Demirer gerçekleştirdiği sunumunda şunları ifade etti:

“Küresel resesyon olasılığıyla finansal kriz olasılığı da güçleniyorken; dünya ekonomisi tehlikeli ama değişimlere de açık bir döneme giriyor. Görülmesi gerek: Bir dönem bitti ama yeni bir dönem başlayamıyor; belki başladı ama henüz ayırdına varamıyoruz…”

Temel Demirer sözlerine servet-sefalet kutuplaşmasına yaptığı vurgular ile sürdürdü. Demirer, kapitalizmin içerisinde debelendiği krizlere değinmesinin ardından “savaşlar” üzerine konuştu. Temel Demirer tüm bu sorunlar karşısında çözümsüz ve çaresiz olunmadığını vurgulayarak konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:

“Durumumuzun umutsuz olduğu; bu insafsız barışta olduğu gibi ‘onursuz’ bir ölümle, umutsuz bir savaşta ‘kahramanca’ ölmek arasında seçim yapmaktan başka bir çaremiz olmadığı doğru değildir… Ancak devrimci bir mücadele yürütülürse ‘barış’ talebi proleter bir anlam edinir. Demokratik barış denen şey bir dizi devrim olmadan bir küçük burjuva ütopyasıdır… Komünist Manifesto’daki ‘İşçilerin vatanı yoktur’ sözü bugün her zamankinden daha doğrudur. Proletarya ancak burjuvaziye karşı uluslararası bir mücadele yürüterek kazanımlarını koruyabilir ve ezilen kitlelere daha iyi bir geleceğin kapılarını aralayabilir.”

Kaldıraç Üniversite: Devrimcinin görevi devrim yapmaktır

Temel Demirer’in sunumunun ardından söz Kaldıraç Üniversite temsilcisine bırakıldı. Kaldıraç Üniversite temsilcisi seçimler gündemi üzerinden şunları ifade etti: “…CHP’sinden İyi Partisi’ne AKP’sine kadar bunların hepsi saray rejimidir. Ayrı bir şey tarifleyemeyiz burada, bunların hepsi safını belli etmiştir. Burada ki kimseye bunların pisliklerini dökmeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Ama kitle nezdinde bunların teşhiri yapılması gerekir…

Seçimler çerçevesinde bizce yapılması gereken nedir? Devrimcinin görevi devrim yapmaktır. Bundan daha aşağısı ile yetineceğimiz bir tablo yoktur. Seçim elbette ki bir taktik hamle olabilir bizim için ama asıl olan direniş hattının ve kitle içerisindeki örgütlülüğün büyütülmesidir. Bu yüzden de bizce kitlenin kendi taleplerini seçim sonrasını da gören bir şekilde örgütleyebilmesi, eğer iradesini burada görüyorsa sandıklara sahip çıkması gerekir. Biz CHP’nin, muhalefetin kazandığı ya da kazanmadığı bir tabloda kitleleri satacağını biliyoruz. O zaman böyle bir sürçte kitleleri öyle bir örgütleyemeliyiz ki kimse ‘Adam kazandı’ dendiğinde bu lafla oturmamalıdır. Kitle kendi taleplerini dayatabilecek şekilde seçime çalışmalı, biz de burada seçimlere kitle ile beraber böyle çalışmalıyız. Yani bunu bir direniş hattı olarak örgütlemeliyiz. Oyumuzu verdik, irademizi gösterdik ve bitti değil… kitlelerin kendi talepleri üzerinden hareket edebilmesi gerekir bunun yolu sandıktan geçiyorsa burada, sokaktan geçiyorsa buradan. Seçim bir gün sokaklar ise her gündür. Bizim burada bunu öne çıkarmamız gerekir.”

EHP Gençliği: Esas konu da sosyalist mücadeleyi sürdürmektir

Kaldıraç Üniversite’nin ardından sözü EHP Gençliği aldı. EHP Gençliği temsilcisi şunları ifade etti:

“Biz seçimler açısından şöyle düşünüyoruz: 21 yıllık bir iktidar karşımızda var, ve bu 21 yıllık iktidar, iktidar olduğu süreç boyunca aslında tek adam rejimi ile yönetiliyoruz, baskının arttığı ekonomik krizi arttığı, özgürlük alanlarımızın kısıtlandığı, işçilerin fabrikalarda iş yerlerinde daha da çok sömürüldüğü bir aşamadayız. Elbette ki AKP gitse onun yerine muhalefetten herhangi bir parti gelse bu düzen değişmeyecek.

Zaten başta kapitalizmin yaşadığımız hiçbir soruna çözümü olamayacağı düşüncesinden doğru biz sosyalizm fikrine katıldık. O açıdan şu anki aşamaya baktığımızda devrimciler olarak yapmamız gerekenin şu olması gerektiğini düşünüyoruz: Seçimler önemlidir bizim için. Lenin’de Sovyetlerin kuruluş aşamasında seçimleri çokca vurgulamıştır. Buna da şu konumda bakıyoruz halkın politikaya, siyasete daha yoğun bir şekilde ilgi duyduğu süreçler oluyor seçimler…

21 yıllık bir iktidarı gönderebileceğimiz bir aşamadayız aslında… Seçimler bizim için bir araçtır. Seçimlerde politik durumu analiz ederek politikaya yönelik sosyalistler olarak hedeflerimizi, yapacaklarımızı söylemeliyiz… Erdoğan gitti diyelim, elbette ki 6’lı masanın ya da sosyal demokratların yine bize verebileceği tam anlamıyla bir özgürlük olmayacak, sömürü koşulları devam edecek. Burada ki esas konu da sosyalist mücadeleyi sürdürmektir… Daha demin belirtildi sandıkların güvenilirliği, güvenliği açısından. Biz de bu noktada çok sonradan sandıkların güvenliğini alan bir biçimde olduk maalesef ki. Bu açıdan seçimlerde örgütlü bir şekilde mücadele etmeliyiz diye düşünüyoruz. Sandık güvenliğine dikkat etmeliyiz, seçimlerden sonraki aşamalarda hedefli-programlı bir şekilde yürümeliyiz, sadece talep eden konumda olmamalıyız.”

DGB: Örgütlü bir toplum tüm saldırıları bertaraf edebilir

EHP Gençliği’nin ardından sözü Devrimci Gençlik Birliği’ne bırakıldı. DGB temsilcisi ilk olarak burjuva parlamentosunun işlevine, sol hareketin seçimlerdeki tutumuna değindi. DGB şunları ifade etti:

“Diğer bir boyutu da temelinde sol hareketin seçimlerde ki tutumudur. Öne çıkan Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği üzerinden de değerlendirmeler de bulunmak istiyoruz… 21 yıldır ciddi anlamda sermayenin demir yumruğu olmaya soyunmuş bir iktidardan söz ediyoruz, AKP iktidarından. AKP iktidarı bugün de gerici-faşist MHP ile birlikte ciddi anlamda toplumsal yaşamda etkilerini her geçen gün arttıran, her geçen gün dizginsiz bir faşist baskı ve zorbalık ile toplumu yönetmeye çalışan, işçi ve emekçiyi dizginsizce sömüren ve gerçekten 21 yıldır bütün araçlarıyla sömürüyü katmerleştirdiği bir toplumsal yaşamı artık çekilmez kılan bir siyasetten bahsediyoruz. Kuşkusuz bu siyasal iktidarı kapitalizmin genelinden ayrı ele almamak gerekiyor ama gerek 21 yıldır iktidar olduğunu ve gerçekten Türkiye’de ki burjuva sınıfın demir yumruğu olmaya soyunduğunu, 21 yıl içinde işçilere, gençliğe, kadınlara dönük bütün demokratik hak ve istemlerin bu siyasal iktidar tarafından bastırıldı sermaye sınıfı adına…”

Konuşmanın devamında artan baskı ikliminden parlamentoya bakış üzerine değinilerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine vurgu yapıldı ve şunlar ifade edildi:

“Çünkü devrimciler hiçbir zaman burjuva yönetim aygıtlarına, burjuvazinin siyasal icra organına başkanlık-bakanlık-cuhurbaşkanlığı gibi yönetim aygıtlarına aday olmazlar olamazlar. Çünkü bu düpe düz düzeni onaylamaktır. Tam tersi devrimciler olarak yapmamız gereken şu olması gerektiğini düşünüyoruz: Bugün devlet ve kapitalizmin düzen kurumları, mekanizması toplum nezdinde bir şekilde itibar kaybediyor. Deprem meselesinde, kriz meselesinde kaybediyor devrimcilerin yapması gereken bu itibar kaybını güçlendirmektir. Buralardan medet ummak, hayal kurmak olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun dışındaki parlamento hedeflerinin parlamentarist bir bakış açısı olduğunu söylüyoruz. Bugün ne yazık ki sol içerisinde bu bakış açısı çok kuvvetli bir durumda…

Reformist solun bir takım oluşturdukları ittifaklar var hiçbiri devrimci bir program değil. Bu ittifaklar seçimlerden 1 yıl kadar önce oluşturuluyor. Seçim sonrasında ise hızlıca dağılıyor. Temelinde bu ittifakların yaptıkları şey toplumun AKP’den hoşnutsuzluğuna bir çözüm üretmek oluyor. Devrimciler için mesele burjuvazinin krizlerine çözüm üretmek değildir. Mesele burjuvazinin krizlerini derinleştirmek işçi ve emekçilere de burjuvazinin krizlerinin derinleştiğini göstermektir aslında ve bu eksen işçi sınıfını örgütlemektir. Şuna da vurgu yapmak istiyoruz. Seçimler kadar sokakta bir olgudur. Gençlerin, işçilerin emekçilerin, kadınların mücadelesi de bir olgudur. Bizim esasında yapmamız gereken şey bu seçim sürecinin yarattığı özel koşulları politik atmosferi iyi değerlendirerek işçiler-emekçiler içerisinde, kadınlar ve gençler içerisinde örgütlülüğümüzü arttırabilmek olduğunu düşünüyoruz. Bugün örgütlü bir toplum tüm saldırıları bertaraf edebilir. Bugün örgütlü bir toplum siyasal iktidara bir takım konularda geri adımlar attırabilir.”

KÖZ: “Düzen partilerine hiçbir turda oy yok” diyerek geçersiz oy kullanma çağrısı

Devrimci Gençlik Birliği’nin ardından KÖZ temsilcisine söz bırakıldı. Siyasal atmosferin tariflendiği sunumda KÖZ temsilcisi şunları ifade etti:

“Seçimler önemli. Karşı devrim kampının iki tarafı kavga ederken rejimin tüm dayanakları zayıflıyor… Bu masada belirleyici, örgütlü bir sol da var. yani şuan da belirleyiciler arasında HDP’nin de merkezde olduğu bir sol var… Dolayısıyla bugün solun cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alacağı karar kadar önemli bir karar yok. Ve bu karar turnusol kağıdı. Bir tarafta sınıf mücadelesi yürütmek isteyenler, bir tarafta sınıf işbirliğine yanaşacak olanlar olacak. Bir tarafta reformizm bir tarafta devrimci tutum var…

Leninist tabanlı bir boykotun olmadığı durumlarda seçimlerde alınacak tek devrimci tutum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde düzen güçlerinden bağımsız iki turda da oy yok diyen bir aday göstermektir. Bu aynı zamanda seçim krizini çözme aracı olarak gösterilen seçimlere emekçiler nezdinde bir çağrı olmaktan çıkartıp tam da kitlesel bir seferberliğin kaldıracı olacaktı. Aynı zamanda emekçi ve ezilenlerin düşmanlarına karşı proletaryanın bir seferberliğini ifade edecekti.

Köz, Enternasyonal Komünist İşçi Birliği ile beraber bunu yaptı. Seçimlerden çok daha önce tüm sol siyasetleri çağırdık tarafsız olmayalım bağımsız olalım, seçimleri beklemeyelim dedik. Millet ittifakının sol bacağı olmayalım dedik. Bunları biz de biliyoruz ama deyip çeşitli bahaneler sundular… Biz en geniş cepheyi savunduk. Son olarak biz düzen partilerine hiçbir turda oy yok diyerek geçersiz oy kullanma çağrısı yapacağız.”

Yeni Demokrat Gençlik: Biz kaybettirebiliriz

KÖZ’ün ardınan sözü Yeni Demokrat Gençlik aldı. Yeni Demokrat Gençlik Temsilcisi şunları ifade etti:

“…Şimdi bu iki kanat arasında ezilenler, üretenler bir seçime zorlanıyor. Bizim buradaki seçime bir misyon biçmemize gerek yok. Biraz çekilelim uzaktan bunların birbirlerini yemelerini izleyebiliriz. Bu topraklarda ezilenler hiçbir zaman kendilerinin kazanacağı bir seçime gidemeyecekler ama biz ne yapabiliriz? Biz kaybettirebiliriz. Bizden olmayan iki klik arasında hangisinin kaybedeceğini belirleyebiliriz…

Tüm ezilenlerin sesinin meclise de taşınabilecek olması -bu kazanılmış bir durum- bunu kullanmamız lazım. Biz buraya girebileceğimiz zaman bu hak içinde sonuna kadar mücadele etmek zorundayız. Nasıl ki biz bugün bir yürüyüş bir basın açıklaması hakkını savunuyorsak Meclis’te ki bir sandalyenin meclisteki sesiminizin de savunulması böyle bir şeydir… Bizim bir alternatifimiz var bizce Emek ve Özgürlük İttifakı desteklenebilir.

Ezilenlerin sesinin oraya taşınması ve oradan da bir hat açması bakımından desteklenebilir. İkili bir yön biçilebilir aslında. Burjuva klikleri yesinler birbirlerini, öte taraftan da gençlik kendi örgütlülüklerini kendi hareketliliğini yaratabilmek için Emek ve Özgürlük İttifakına yüklenebilir… Tabi bu 1 günlük bir iş gidip oy kullanılacak ya da kullanılmaycak. Önemli olan daha uzun vadeye yayılması örgütlü zeminlerin oluşturabilmesi gerekir.”

Sunumların ardından forumda soru-cevap kısmına geçildi. Sorulan soruların bir kısmı şu şekilde:

“Kılıçdaroğlu işaret edilerek aslında kitlelere çok güçsüz olduğu anlatılıyor. Sol hareketler kitleye çok güçsüzsünüz sandığa gidelim diyor. Ben şu sorunun cevabını merak ediyorum. Biz kitlelere güçsüz olduğunu Kılıçdaroğlu’nun güçlü olduğunu anlatırken yarın Erdoğan’ın seçim sonuçlarını tanımadığı veyahut farklı bir durum olduğunda kitlelere şimdi güç biziz sokağa çıkalım nasıl diyecekler? Kitlelere bunu nasıl inandıracaklar?”

“Benim sorum 14 Mayıs’tan sonra faşist olan bir diktatörün nasıl indirileceğine ilişkin.”

“Patlayan bombaları vs. hatırlayalım. 14 Mayıs’ta seçimlerin gerçekleşeceğini düşünüyor musunuz?”

“Anti-emperyalizm meselesinin gündeme getirilmediği bir seçim süreci gerçekten emekçilerin bir seçim süreci midir?”

***

Aynı zamanda forum kısmında yapılan konuşmalarda Kızıldere’de ölümsüzleşen devrimciler anıldı. Son olarak katılımcı kurumların soruları yanıtlamasının ardından etkinlik sonlandırıldı.

Kaynak: Kızıl Bayrak

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu